Yaşı, seksenin üzerinde ama görülüyor ki tükeneli çok olmuş…

Yani yıllar, balyoz misali inmiş ömrüne.

Ne adım atacak takati var, ne tek başına derdini anlatacak mecali.

Bundan mütevellit sedye üzerinde gelmiş hastaneye…

En baştan alalım.

Saat sabahın yedisi…

Trabzon’da bir hastanenin açık otoparkında bi’ curcuna…

İlk bakışta sıradan bir park kavgası lakin biraz yaklaşınca öyle olmadığını gördük.

Sedye üzerinde yaşlıca bir teyze…

Ve başucunda, üzerlerine evlat etiketi pek yapışmayan biri kadın diğeri erkek, iki kardeş.

Arşa ulaşan çığlıklar eşliğinde kurulan ‘sen baktın, ben ilgilendim’ cümleleriyle inliyor adeta şehir.

“Düzenim bozuldu!” naraları atıyor orta yaşlı erkek.

“Maaşını sen alıyorsun!” cevabını yapıştırıyor, ablası.

Annelerinden “Durun, yapmayın!” nidaları yükseliyor ama nafile…

Duyan yok.

Başlarında ahali…

Sakinleştirmeye çalışıyor diğer yandan.

İşte o an sedye üzerinden olanca çığlık:

“Yeter artık, al canımı Allah’ım!”

İşte nankörlüğün günümüzde vardığı nokta.

İşte evlatların elinde cehennemi yaşayan bir ananın tükenmişliği…

Hayır, kadıncağız ölse, belli ki rahmet okuyan da olmayacak.

Nitekim memleket kıçı kırık on metrekare halı için mahkeme kapılarında yumruk yumruğa gelen kardeşlerle dolu.

Velhasıl, başlarımızı ellerimiz arasına alıp düşünme vaktidir değerli okurlar.

‘Toplumumuz neden bu halde?’

Türk aile yapısını bu denli yıpratan, aynı candan aynı kandan olanların birbirine düşman olmaları bir yana, onlara anne babalarının haklarını unutturup neredeyse ölümlerine sevinir hale getiren sebepleri hem akıllarda hem de vicdanlarda sorgulamalı.

Aksi halde ailelerin dağılmalarına neden olan kar-zarar hesaplarıyla kimse kendini avutmasın.

Gün gelecek…

Elde ne dağ kalacak, ne de bağ!

OY TRABZON OY!

Yol ortasında yolcu indirerek trafiğin kilitlenmesine sebep olan, üstüne bir de haklıymış gibi kendisini uyaranlara küfürler savuran dolmuşçunun rahatça direksiyon sallayabildiği kentin adıdır Trabzon!

Yanında çalışan işçilere asgari ücretin yarısını layık görürken, sosyal medya hesaplarında gün aşırı emek edebiyatı yapan çakma patronun yaşadığı kentin adıdır Trabzon!

Kentinden ziyade kendi için siyasete soyunanların hayalleri gerçekleşmediğinde istifasını basıp, yol arkadaşlarını ağıza alınmaz cümlelerle kötülediği kentin adıdır Trabzon!

Görevini büyük bir özveri ve layıkıyla yapan bürokratları başkente terfi ederken, yerine yapılan atamaların boş koltukları dolduramadığı kentin adıdır Trabzon!

Şişirilen yemek hesaplarına itiraz edildiğinde, “Ben sizi turist sanmıştım!” diyen lokanta sahiplerinin yaşadığı kentin adıdır Trabzon!

Randevusu olmadığı halde kendisine yardımcı olan sağlık çalışanlarına hakaretler edip, tehditler savuranların yaşadığı kentin adıdır Trabzon!

Köşe yazarlarının ‘sizden mi bizden mi’ diye illa ki bir cepheye mal edilmek istendiği, anladığını ifade etmekte zorlanan sözde okurların yaşadığı kentin adıdır Trabzon!

En kötüsü de;

Kentinin sorunlarını kendi kendiyle tartışıp, “Ankara beni duysun!” diyenlerin bolca bulunduğu kentin adıdır Trabzon!

Dostça kalın.