Hiç kuşku yok ki, havacılık sektöründe geçen haftanın en önemli gelişmesi İstanbul Havalimanı’nı işleten İGA Havalimanı İşletmesi A.Ş’nin Genel Müdürü Hüseyin Kadri Samsunlu’nun ani olarak görevini bırakması oldu. Yanı sıra Türkiye’nin ikinci büyük havalimanı olan ve Malezya kökenli Malaysia Airports Holdings Berhad (MAHB) şirketinin yüzde 100 işletme hakkına sahip olduğu İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. (ISG) de, 1 Eylül 2021 tarihinde CEO olarak atanan Berk Albayrak da görevinden alındı.

Ayrıca geçmişte milletvekilliği, Ulaştırma, Başbakan Yardımcılığı, Kalkınma ve Maliye Bakanlıkları gibi önemli mevkilerde bulunan politikacı Lütfi Elvan’ın İGA’da yüzde 55’lik büyük hisseye sahip Kalyon Holding’e Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak atanması da önemli bir gelişme oldu.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bence Samsunlu görevden alınmadı, kendi isteğiyle ‘mutabakatla’ ayrıldı.

Bu ayrılmada, büyük ortak Mehmet Kalyon’un Lütfi Elvan’ı şirketinde göreve getirmesinin de etkisi olabilir mi acaba?

Nazik ve medeni bir insan olarak Kadri Bey’in yeni gelenin elini rahatlatması veya anlaşamayacağını anlayarak görevden affını istemesi de ihtimaller dahilinde.

IGA, 2013 yılında beş ortak tarafından (Kalyon, Cengiz, Limak, Kolin ve Mapa-MNG ) kurulduğunda iki ayrı şirket vardı.

İhaleyi 22 milyar 152 milyon Euro+KDV ile kazanan şirkette Yusuf Akçayoğlu, işletim tarafında ise halen DHMİ Genel Müdürü olan Hüseyin Keskin vardı. Keskin ayrıldıktan sonra yapım şirketinin fonksiyonu sona erdiği için işletmenin başına Yusuf Akçayoğlu getirildi. Yusuf Bey, bazı konularda bazı patronlarla anlaşamadığı için görevden ayrıldı. Yerine, havacılıkta fazla deneyimi olmayan ve Akfen Holding’te (Atatürk Havalimanı’nın özelleştirilmesindeki ortaklardan) üst düzeyde görev yapan H. Kadri Samsunlu geldi.

Kamuoyunda, konumu, uzaklığı, orman zayiatı, ortakları, yapım sırasındaki iş kazaları ve de en önemlisi Atatürk Havalimanı’nın kapatılmasına sebep olduğu için tartışılan, böyle bir tesisin başına gelmek doğrusu riskli bir işti.

Boğaziçi Üniversitesi mezunu, Missouri Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan ve önceki dönemlerde Bakanlık yapan rahmetli Ahmet Samsunlu’nun oğlu olan Kadri Bey, aldığı bu zor görevi açılıştan bugüne kadar en iyi şekilde yaptı. Tabiri caizse yedi düvele karşı savaş verdi.

Dünyanın en fazla yolcu ağırlayan yedinci havalimanı olan ve mega hub diye nitelenen İstanbul Havalimanı Samsunlu’nun döneminde üç pistle Avrupa’nın da lider havalimanı olma başarısını gösterdi. 100 havayolunu, günde 300 bin yolcuyu ve 1500’ü aşkın uçağı misafir eden bir havalimanının tepe yöneticisi dünyanın hiçbir yerinde asla başarısızlığından ötürü görevden alınmaz, giderse kendi iradesiyle gider.

“Dünyaya açılan kapı” sloganı İGA’nın işlettiği bu havalimanı için ne kadar iyi bir tanımlamaysa ‘IGA Havalimanı’nı dünyaya açan CEO’ tanımlaması da Kadri Samsunlu için uygun bir sözdür. Personele yayınladığı, sosyal medyaya tamamını almadığı veda mektubundaki

“İGA'nın kurucusu ve yatırımcısı güçlü iş insanlarımızın yer aldığı Yönetim Kurulu üyelerimizle ‘mutabık’ kalarak CEO'luk görevimden ayrılmaya karar vermiş bulunuyorum.” sözlerinin ardında hangi gerçek yatıyor henüz bilemiyoruz. İyi bir aile yapısıyla babalık ve eşlik görevini daha iyi yapabilmek için ayrılmış olabilir mi? Konuya insani açıdan da bakalım.

Hoyrat ve kırıcı bir ifade olan ve klasik gazeteci diliyle yazılan ‘Görevden alındı’ sözleri bana göre uygun düşmemiştir.

Çalışanların hakkını teslimde cömert, kendi yaptıklarında mütevazi davranan Samsunlu “Sizlerden çok şey öğrendim; eğer onca uluslararası ödül İGA'ya taşınmışsa, sayısız sertifikayla profesyonelliğimiz ve gelişme kapasitemiz belgelenmişse, bunda en önemli pay; siz değerli mesai arkadaşlarımındır.” demeyi ihmal etmedi.

Mesajında her iki patronuna da teşekkür eden Kadri Bey için İGA Havalimanı İşletmesi A.Ş’nin yayınladığı açıklamada da değerbilir ifadeyle şöyle deniliyordu; “2017 yılından bu yana İGA İstanbul Havalimanı’na başarıyla liderlik etmiş olan CEO’muz Sayın Kadri Samsunlu ile ortak şekilde yürüttüğümüz bir sürecin sonucunda yollarımızı ayırmaya karar verdiğimizi bildirmek isteriz. Kendisine İGA İstanbul Havalimanı’nın başarısına sağladığı katkıdan dolayı teşekkür ederiz.”

Henüz 55 yaşında olan, stresten ve ağır iş hayatından uzak yeni işlere yelken açması mümkün olan Kadri Bey’e başarılar diliyor, gösterdiği dostluk için teşekkür ediyorum. Türkiye’nin, ona ve onun çok değerli bilgi birikimine ihtiyacı vardır. Yolu ve bahtı hep açık olsun.

Mutlu yarınlar Türkiye’m.

*Mutabakat: Uzlaşma, anlaşma, konsensus.

Hakimler, uçağa aranmadan binebilir mi?

Son kararı, Danıştay dava daireleri verecek

Bundan 15 yıl kadar önceydi. İstanbul Atatürk Havalimanı (AHL) Güvenlik Komisyonu üyesiydim. Üyelerin, DHMİ’nin verdiği tüm havalimanlarına giriş kartı olmasına rağmen, AHL Mülki İdare Amirliği’nin verdiği özel giriş kartına daha sahiptik. Bu ayrıcalıklı kartı kullanmak hiç aklıma gelmiyor ve normal yolcu gibi gerektiği zaman aranıp havalimanına giriyordum.

Bir gün, telefonumu ve anahtarlarımı bırakıp turnikeden geçtim, fakat cihaz sinyal verdi. Güvenlik görevlisi tekrar geçmemi söyledi, tekrar geçtim. Cihaz uyarıya devam etti. Görevli “Sizi arayacağım” deyince, bir anda ağzımdan “Siz beni arayamazsınız” sözcükleri döküldü. Genç güvenlikçi şaşkın bir şekilde ‘Neden’ diye sorunca, kartımı çıkarıp “Çünkü ben AHL Güvenlik Komisyonu Üyesiyim” dedim. Benim ne iş yaptığımı anlamamış olacak ki, şefini çağırdı ve durumu ona söyledi. Şefi karta baktı ve “Özür dileriz, buyurun efendim” diyerek bana yol verdi.

Bu ayrıcalık bizlere neden tanınmıştı bilemiyorum. Bunu neden anlattığıma gelince; geçen hafta medyada bir haber yer aldı. Beş yıl önce, Kars Havalimanı’ndan İstanbul’a yolculuk yapan A.R adındaki bir hakim, üstünün aranmasına itiraz edip, mahkemeye başvurarak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’den hakim, savcı ve avukatların da arama yapılmamasını istemeleri halinde uçağa kabul edilmeyecekleri kuralının hakimler bakımından iptalini istemiş. Mahkeme, bu talebin hakim tarafından yapıldığını ve taleple bağlılık ilkesi gereği sadece hakimler yönünden iptal edilmesine karar vermiş. Oy çokluğu ile verilen bu karara dairenin başkanı, uluslararası sözleşmelerde sivil hava meydanlarında can ve mal güvenliğinin sağlanmasını teminen taraf ülkelere iç hukuklarında düzenleme yapma yetki ve yükümlülüğü getirildiğini ancak, özel görev ve sıfatı haiz kişilerin taramadan muaf tutulacağına ilişkin bir hükme yer verilmediğini belirterek şerh düşmüş.

Konuyla ilgili soruya cevap veren Adalet Bakanı Yılmaz Bakan Tunç “Danıştay’ın verdiği bu karar kesin bir karar değil, bu karara itiraz mümkün. Davalı taraf olan Ulaştırma Bakanlığı itiraz ettiğinde ilgili dairenin kararına karşı dava dairelerine gidilecek ve karar değerlendirecek” der.

Amerika’da meydana gelen 11 Eylül uçak kaçırma olaylarından sonra dünyada ve Türkiye’de milyonlarca yolcu, tabirimi mazur görün donuna kadar aranıyor. Kural koyucu ICAO ve yerel otoritelerin aldığı kararlara IATA ve tüm havayolları itiraz etmeden harfiyen riayet ediyor.

Uçağı kullanan pilotlar, kabin memurları teknisyenler, yer, ofis ve teknikte görev yapanlar dahil herkes aranırken hakimin aranmamasına karar veren hakimler işi biraz da kendilerine yontmuşlar. Böyle bir kararı, ‘mahkeme kararıdır’ diyerek eleştiremez ilkesini dikkate almıyor ve bu karar uygulanabilir değildir diyorum.

Aslında bu karara benden önce her gün binlerce üyesi, kuyruk bekleyerek didik didik aranan havacılık sektöründeki sivil toplum kuruluşları da itiraz etmeliydi.

Konuyu sorduğum Türkiye Havayolu Pilotlar Derneği (TALPA) Başkanı Kaptan Pilot Okan Üreksoy, ortada kesinleşmiş bir karar olmadığını, bu nedenle karar için şimdilik yorum yapmaya gerek duymadıklarını belirtip şöyle diyor; “Karar için SHGM ve bilirkişiler görüş bildirecektir. Böyle bir karar çıkmasını beklemiyoruz. Şayet çıkarsa, bunun uçuş emniyeti için çok ciddi bir risk olduğunu en geniş çapta kamuoyuna duyurup, şiddetle karşı çıkacağız.”

Bakan, bu karar kesin değil, diyor ama burası Türkiye. Biz, en zayıf ihtimalin, en kuvvetli ihtimal olduğunu çok gördük.

Hiç kimsenin SHGM’yi kim takar deme lüksü yoktur, VIP’lerden her gün yüzlerce ayrıcalıklı yolcunun üstün körü aranır gibi yapılıp, geçtiğini biliyoruz. Davacı hakim kendine de ayrıcalık istemeden önce, havada uçuş emniyetinin ve can güvenliğinin ne demek olduğunu, acaba araştırdı mı? Unutmayın ki, ‘Havacılıkta kurallar, kanla yazıldı’ sözü boş değildir.

Emniyetli uçuşlar dilerim.