Trabzon kadim bir tarihi şehirdir. Böyle olmasından dolayı altyapı hizmetlerinin çağdaş anlamda verilebilmesinin zorlukları şehri her zaman sıkıntıya sokmuştur. Üstüne üstlük bir de şehir planlamacıların tercihleri bilimden, mimariden, bilimsellikten yana değil de, günübirlik kazanımlar ve tercihlerden yana olursa bu tür şehirler nefes alamaz hale getirilmiş olur. Bu durum şehirde yaşayan herkesi olumsuz etkiler ve dolayısı ile de ilgilendirir.

           
Şehrin, alt ve üst yapı ihtiyaçlarının belirlenmesi ve yatırım planlarındaki önem sırasına göre programlaması yapılırken bunun somut kriterleri vardır. Buna göre eldeki bilimsel ve istatistiksel veriler değerlendirilir ve planlama buna göre yapılır. Eğer böyle olmaz ise Trabzon’daki gibi süregelen olumsuzlukları insanlar zaman geçtikçe kader zannetmeye başlarlar.

           
Örneğin defalarca yazılan-çizilen, Boztepe ve Çukurçayır mahallelerinin durumunu herkes üzülerek seyrediyor. Bu iki mahallemizin bugün yol ihtiyaçlarının karşılanması ve toplu taşıma araçları imkânlarından yeterince yararlanılması çok sıkıntılı bir boyuta ulaşmıştır. Özellikle Çukurçayır bölgesinde yapılaşma yapılırken hiçbir bilimsel kıstasa dikkat edilmediğini anlıyoruz. Binlerce dairede on binlerce insanın iskân edildiği bu bölgemizde toplu taşıma nüfusa göre yetersiz. Meydan’dan Boztepe’ye çıkan yol ise çok daha yetersiz. Amerikalılar zamanında yapılan ve hiç geliştirilemeyen bu yol Boztepe’ye de, Trabzon’a da yakışmamaktadır. Şehir yönetiminde ise en azından bu güne kadar, bölgenin bu ihtiyaçları ile ilgili bir herhangi bir planlamanın yapıldığı kamuoyuna duyurulmamıştır.

           
Planlı kalkınmanın gerçekleştirildiği refah toplumlarında iskân edilecek bir bölgenin önce mükemmelen alt yapı hizmetleri yapılır, yollar kavşaklar programlanır, ondan sonra binalar-yapılar yerleştirilmeye başlanır. Bölgenin muhtemel nüfusu barındırabilme kapasitesine göre de binalara yapım ruhsatı verilir. Otoparklar, yaya yolları imkânlar ve diğer sosyal donatılar şehir planlamalarında olmazsa olmazlardandır. Ancak bizim gibi henüz gerçek anlamda çağdaşlaşmasını tamamlayamayan ülkelerde ne yazık ki; işler tersten başlatılıyor. Yani önce evler, binalar yapılıyor, sonra yollar ve altyapı tesisleri inşa ediliyor. Dolayısı ile güzelim hayatımızı; bir ömür boyu sıkıntılarla yaşayacağımız, içinden çıkılmaz bir hale getiriyoruz.

Kanuni Bulvarı şehrimize bütün eleştirilere rağmen mutlaka bir artı değer kazandıracaktır. Ancak; Ordu, Perşembe, Ünye, Tirebolu gibi yerleşim alanlarına yapılan “Güney Çevre Yolları” gibi şehrimize bir konfor kazandırmayacağı ortadadır. Belki de Kanuni Bulvarı’na yapılan masraf ile kamulaştırma bedelleri daha az olacağından bizler Trabzon olarak Güney Çevre Yolu’nu rahatlıkla yapar ve şehrimize asırlık bir ferahlama sağlayabilirdik.

Ancak; yapılan hizmetleri ille de milletin gözüne sokmak gibi bir hastalıklı yapısı olan yönetim bürokrasimizin bu ilkel anlayışını henüz aşamadığımızın kurbanı olduğumuzu anlıyoruz. Şehir içinde yapılan yeni düzenlemelerin de çağdaş kaliteden uzak olduğunu herkes görüyor. Döşenen sokak taşlarını, hayatında ilk defa taş düzecek kadar acemi taşören işçilerin yapması, bunların kolayca kırılmasına ve öylece de kalmasına sebep oluyor. Yama şeklinde gelişigüzel asfaltlamalar, düzensiz, engebeli tretuvar düzenlemeleri, yolun ortasında habis bir ur gibi duran ve yol seviyesi ile asla uyumlu olmayan rögar kapakları konusunda kontrol mekanizması yine hastalıklı anlayışını devam ediyor. Takdir edeceğimiz güzellikleri ihmalleri ve yetersizlikleri dolayısı ile heba edenlerin o görevlerde ne işleri var demeye hakkımızın olduğunu ilgili yönetim birimlerinin bilmesini isterdim.


Bir de bu şehrin bir insanı olarak Büyükşehir Belediye Başkanımızla görüşmenin bu kadar zor olmasının sebebini anlayabilmiş değilim. Medeni ülkelerde böyle olmadığını Sayın Başkanın da bilmesini isterdim. Etrafına ördürdüğü güvenlik bariyerini, sorgulama ve havale timlerini aşabilene helal olsun. Ne yani bu makamlardaki insanlar ulaşılmaz olsunlar diye mi oralara seçiliyorlar.

Şunu unutmamak gerekir ki; bir şehrin Belediye Başkanı, seçilene kadar kendi partisinin adayıdır, seçildikten sonra bütün şehirde yaşayanların başkanıdır. Sayın Başkan bunu ne kadar başarabildiğini hiç düşünme zahmetine katlandı mı acaba?