Kümede kalma umutlarını yitirmiş, çağın depremi ile sarsılmış, oyuncu grubunu dağıtmış, iki Afrikalı oyuncusu ile Karadeniz fırtınasını bir anda tersine çeviren Hatayspor’u kutlamaktan başka çaresi kalmayan taraftar ne yapsın?
Hakem üçlüsüne söylenecek çok şey olsa da sonuç, skorboarddaki rakamlardır.
Şenol hocam farkına varmış mıdır bilmiyorum. Sonun başlangıcı böylesine bir hezimeti gerekli kılıyorsa, bu takımda Uğurcan ve Banza’dan başka hiçbir futbolcunun sırtında Bordo-Mavili formanın olmaması gerekir. Böylesine bir erozyon Trabzonspor tarihinde hiç yaşanmamışken, teknik heyetin onurlu bir istifayla erdem göstermesi elzem olmuştur.
Düzeltmeye gelenler, var olanı da tsunami misali yok edince, "Hakem bizi doğradı, hakem bizi mahvetti" nidalarının bir anlamı kalmıyor. Şimdi kulübü yormadan, kalıp sözcüklerle beyanat verme zamanı da değil. Yönetim, bu takımın başına kimi getirirse getirsin, bundan kötü olmayacağı da ortada. Trabzonspor tarihine not düşülen Hatay maçı, geçmişte oynanan Vanspor maçıyla şekil ve şemal olarak aynıdır. Olmuyorsa direnmeye ve kulübü daha fazla yormaya hiçbir teknik direktörün hakkı yoktur.
Soyunma odasında futbolcular doğru şekilde motive edilememişse, saha içinde başarı beklemek de hayaldir.
Kulübeden futbolculara ekstra sinerji yüklemek her hocanın işi değildir. Futbol, sadece kazanmayı düşünerek sahaya çıkmak değil, rakibin de aynı düşünceyle sahada olduğunu idrak edebilmektir. Sadece bu maçta değil, son on maçta yaşananlar gösteriyor ki, sahamızda böylesine azap veren hezimetleri yaşar olduk. Bu sonuçların baş sorumlusu da Şenol hoca ve ekibidir.
Beşiktaş hocası üç maç kaybetti ancak yerinde bir hamleyle en azından misyonunu koruyabildi. Trabzonspor ise misyonunu tamamen tüketti. Bu forma bu kadar mı ucuzdu? İnsanı kahreden de işte burası.