Trabzon gibi tarihi çok eski dönemlere dayanan şehirlerin geçmişinden kalan izleri taşıyan yer adlarının bugün dahi yaşaması kadar doğal bir şey yoktur. Bu durumu tarihi kentlerin hepsinde görmek mümkün. Yaşadığımız mahallenin, köyün, yerleşim merkezlerinin tarih içinde farklı isimlerle anıldığını bilmekteyiz. İnsanlık tarihi ile yaşıt Trabzon'da şehir merkezinde geçmişten günümüze halen yaşayan mahalle isimleri var. Resmiyette farklı olsa da halk arasında yüzyıllar öncesinden kalma isimleri ile de anılan mahalleler bize bir kentin tarihi zenginliğini hatırlatır. Ama çoğumuz bu isimlerin ne anlama geldiğini de bilmeyiz. Geçmişten günümüze gelen bu yer isimleri  “mahalin” özelliklerinin ait anlamlar taşımakta. Yoroz'u, Faroz'u, Sotka'yı bilmeyen mi var? Peki, ne anlam taşır bu isimler?

SOTKA: Trabzon aslında iki vadi arasında kurulu surlarla çevrili bir şehir. Kale surları içinde geçen bir hayat. Peki kale surları dışında kimse yaşamıyor mu? Tabi ki yaşıyor, mesela Sotkalılar. Sotka, kale surları dışında yaşanılan yer anlamı taşıyor. Yani “SUR DIŞI” Sotka ismi, yerini fetihten sonraki ilk Trabzon Valilerinden Hızırbey'e bıraktı.

FAROZ: Trabzon'un denizi ve futbola olan tutkusu ile meşhur mahallesi. Balıkçılığın çok gelişmiş olduğu bir yer. Denizle iç içe olan mahallenin de denize dair bir isimle anılması doğal değil mi? Namı dünyayı tutmuş Faroz'un anlamı da “deniz feneri.” Yalı Mahallesi de sakinleri de bir başkadır. Kolbastı'nın merkezi Yalı Mahallesi Faroz ismiyle özdeşleşmiş.

YOROZ: Yıllardır denizcilere yol gösterip fırtınalı havalarda gemilerin zarar görmeden sakin koylara, limanlara yanaşmasını sağlayan uygun bir tepenin bulunduğu yer. İşte bu özelliğinden dolayı “kutsal tepe” olarak isimlendirilmiş. Konumuna uygun bir isim. İnsanların canını kurtarmak onlara yol göstermek “kutsal bir görev” değil mi? Ama bizim yörede bir deyim türemiş burası için, “Yoroz’dan görünüyor.” Durumuna bakmadan karşısındakine hava atmaya çalışan tipler için kullanılan bu deyim de bölgemize has bir durum tespiti olsa gerek.

AYASOFYA: İsmini Ayasofya'dan alan en eski mahallerimizden. Ayasofya kutsal bilgelik anlamını taşıyor. Sofia isimli bir azizeye adanmış diye bilinen kilise, Fetih sonrasında ve bugün, camii görevi gördüğünden  “Ayasofya Camii” adını taşır. Fatih Mahallesi bir zamanlar tarımsal ürünleri  ile de meşhurdu.

ARAFİLBOYU: Ayios Filippos, “Aziz Filip”, Hristiyanlarca saygı duyulan bir din adamının ismi. Türk nüfusun yerleşmesi sonrasında Ayios Filippos'tan Arafilboy'a evrilen ve bugün ESENLER ismini taşıyan mahalle şu anda kentsel dönüşüm ve Boztepe viyadüklerinin gölgesi altında kimliğini kaybetmek üzere.

ZAĞNOS: Hun İmparatoru Atilla'nın büyük oğlunun ismi Zağnos. Fatih'in Trabzon'u fetheden komutanlarının birinin de ismi Zağnos. Tarihin akışı içinde kültürel yapı bozulmadan süregeliyor. Zağnos aynı zamanda “doğan, şahin, yırtıcı kuş” anlamı taşımakta. Bugün üzerinden geçtiğimiz asırlık köprüye adı verilmiş Trabzon'un fethinde büyük yararlılıklar göstermiş bir komutana da bu ad yakışmış.

GANİTA: Kanıta, ganit, diye de kayıtlarda geçer. Koyuk anlamı taşır. Güzelhisar'ın hemen altında denizle iç içe en güzel sohbetlerin yapılıp, en güzel şiirlerin güneş batımıyla ilk satırlarının yazıldığı yer.

MOLOZ: Aslında dilimize çer çöp taş toprak, inşaat artığı yığınlarının olduğu yer olarak yerleşmiş bir sözcük. Tarihi gelişimi içinde baktığımızda taş yığınları ve diğer malzemelerle birlikte yapılan, dalgakıran, mendirek anlamını da taşımakta. Kale surlarının bittiği bir yer olarak, Latince “moles” sözcüğünden değişime uğrayarak gelen “Moloz” bugün de kullanılmakta. Aynı zamanda  Aşağı Hisar'da Moloz Tabyası'nın bulunduğu bölümde Fatih Sultan Mehmet'in bir tuğrası ve kitabe de bulunmakta.
***

Trabzon kadim bir şehirdir derken, günümüzde halen yaşayan yer isimlerinin geçmişi yüzyılların öncesine dayandığını görmek bunu ispatlamaktadır. Yerleşim yerleri süregelen akınlar, istila ve işgallerle değişiklik gösterse de sadece birer kültürel zenginliğin ifadesi olarak tarihteki yerini alır.

İstanbul'dan Latin işgali sonunda Bizans'ın taht kavgalarından kaçıp Trabzon'da oluşturulan  krallığın 1461 de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethine kadar ve ondan sonra da günümüze değin halen unutulmadan  kullanılan bu yer adları, bizleri Trabzon'a ait tarihin  yolculuğuna çıkarmakta. Tarihi kentler geçmişin izlerini sadece yapılarla değil kültürel birikimiyle de yaşatabilmekte. Trabzon’da İstanbul gibi bu kentlerden biridir. Trabzon'a boşuna Küçük İstanbul dememişler. Beş bin yıllık şehrin sırlarını belki de hâlâ yaşayan bu sözcükler günümüze taşımakta. İpek Yolu'nun liman şehri Trabzon'dan kimler gelip geçmedi ki. Her geçiş bir iz bırakır.

***


JAPON RESSAMIN DENİZ SOKAĞI YERİNDE Mİ?

Eski Trabzon'dan güzel bir resim. Eski dediysem o kadar da değil. Yüz yıllık değil mesela.1970’li yıllardan kalma. Japon bir ressam tarafından yapılmış. Deniz kenti olan Trabzon'un bir kesitini, deniz sokaktan resmetmiş. Japon sanatçı kalkmış ülkesinden Trabzon'a gelmiş, doğayla bütünleşmiş bir kent görüntüsü veren şehirden kesitleri tuvaline aktarmış. O yıllarda Japon ressam ve ailesi ile tanışan Trabzon Lisesi Mezunu Emekli Fransızca öğretmeni ve profesyonel Turist Rehberi Yılmaz Halisçelik dostluklar kurduğu Suzikio Sunago 'ya ait anılarında onun Trabzon aşığı olduğunu belirtir:

“1977 yılında Suzikio Sunaga ile meydan Parkında çok oturduk. Sohbet ettik. Trabzon’a ait manzara ağırlıklı resimler yaptı. Sonunda Devlet Güzel Sanatlar Galeri'sinin Erkuloğlu Pasajı alt katındaki yerinde sergi bile açtı. En iyi dostu da Suat Kurtuldu idi. Ressam yıllar önce vefat etti. Trabzon sergisi sonrası Paris'e gidecekti. Hatta beni de davet etmişti, tercümanı olarak. Ama bir bitirme sınavım vardı gidemedim. Anılar güzeldir. Yusuf Katipoğlu, Ahmet Dikmen hoca ile dostlukları vardı. Ressam ve hanımı, akşamları onların geleneksel giysileri olan özel günlerde giyilen kimonosu ile evlerinde kendilerini ziyaret ettiğimizde bizi saygı ile karşılardı. Her zaman ayağa kalkıp bizi selamlardı.

Allah hepsine rahmet eylesin.”

Japon ressam S. Sanuga, kendisi bizzat sokağın başında oturmuş rahmetli gazeteci büyüğümüz Trabzon Gazeteciler Cemiyeti kurucu başkanlarından Zeyyad Nemli'nin sahibi olduğu Türksesi Gazetesi'nin de bulunduğu yerden denize doğru manzarayı resmetmiş. Zaten sokağın ismi de “Deniz Sokak.” O yıllarda rahmetli öğretmen arkadaşımız Ömer Değirmenci'nin yazı işleri Müdürlüğü yaptığı gazeteye sık sık uğrar, Ziyad Nemli ile sohbet eder, gazeteye yazılarımızla da destek verirdik. O yüzden resimdeki manzara çok açıkça belleğimde. Fuat Demircioğlu'nun da çalıştığı matbaada basılan Türksesi o günkü imkanlara göre kaliteli ve etkili gazete idi.
Ziyad Nemli'nin yazıları ilgi görürdü. Merhum Nemli'nin akıcı üslubu ile kaleme aldığı “Oltaya Vuranlar” köşesi ise adeta şehrin vitrini gibi idi. Orada herkes kendini her an bir şekilde bulabilirdi. Olumlu şekilde de, eleştirel de yer alabilirdi o günün yöneticiler siyasetçileri ya da yaşayanlardan herhangi biri. Kimse de gocunmazdı. Zeyyad Nemli'nin yazı üslubu bunda en önemli etkendi. Bazen de Oltaya Vuralar köşesinde isminin çıkması ayrı hoşluk katardı Nemli'nin çevresindeki dostlarına.

Şimdilerde ona benzer köşeler varsa da aynı tadı vermediği bir gerçek. Üstad Nemli'nin ince dokundurmaları ve üslubu başka idi.
Gazetenin baş dizgicisi ise renkli kişiliği ile Trabzon basınına yıllarca hizmet vermiş merhum Ali Kara idi. Sayfada boş kalan yere “haburaya ne koyacağız” diye seslenişi ya da, burası boş kaldı yazın bir şeyler demesi muhabir ve yazarları hem güldürür hem de düşündürürdü. Bakın bir tablo bizi nerelere getirdi. Bu tabloda yer alan manzara da kalmadı o güzel insanlar da. Acaba aynı yerden aynı güzellikte o tablo yeniden yapılabilir mi? Denememek lazım. Çünkü o güzelim sokaklar ve bir çırpıda kıyısına inilen deniz yok. Trabzon kimliğini kaybetmeden bugünlere gelebilmiş olsaydı eskiden olduğu gibi tüm dünya sanatçılarının ilgisini çekmeye devam ederdi.

***

HAFTALIK

Trabzon “yaşanabilir şehirler” sıralamasında Türkiye'de 2015 yılında 1.sırada idi. Şimdi 7 yıl sonra 11.sıraya düşmüş. Ne değişti de bu kadar geriledik? Sorgulamak lazım. Bu arada Yomra merkez ilçe konumundaki Ortahisar'ı saymazsak Trabzon ilçeleri arasında 1.sırada. Son yıllarda büyük bir gelişim gösteren Yomra'nın gelecek yıllarda daha da yaşanılır bir yer olacağı görünüyor. Yeter ki sağlıklı bir büyümeyi hedeflesin. Trabzon'un en büyük ve en önemli ilçesi Akçaabat’ın Yomra'nın gerisinde kalması da tartışılmaya değer.

***

Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile ilgili yeni müdür adayları ismi yayın dünyasında yeniden gündeme gelirken, TÜRSAB bir açıklama yaparak hedeflerinin 600.000 yabancı turist olduğunu belirtmiş. Bu şehir bir milyonu yabancı olmak üzere 3 milyon turisti ağırlamıştı bir zamanlar.
Hedefleri yüksek tutmak gerekir.600.000 değil hani 6 milyon yabancı turist ağırlayabilsek. Ama bir türlü “turizme kim müdür olacak” dedikodusundan kurtulamadı Trabzon. Yoksa bu şehir Kültür Turizm Müdürlüğünün mevcut kadrolarına güvenmiyor mu? Bölgenin turizmdeki lokomotif kenti ve lideri olan Trabzon'un  “kültür ve turizm” yönetiminin halen tartışılır olması anlaşılır gibi değil.
Trabzon turizmi “atama” süreçlerindeki yaşananlarla çok şey kaybetti.

***

Trabzon'da Yayla var. Yıllardan beri  “yayla turizmi” adı altında bir turizm çeşidi de var. Turistler yaylalarımıza ilgi gösteriyor. Ama gel gör ki Trabzon'un Yayla Turizminde ilk örneği olan Hıdırnebi'de elektrikler kesik. Geçenlerde 4 otobüs dolusu ziyaretçisi vardı Hıdırnebi'nin. Elektrikler kesik olduğu için turiste hizmet verilemedi. Bu sorun çözüme ulaşmalı. Yayla mevsimi de geldi.

***

Artık kış bitti. İnsanlar rahat nefes alabilecekleri yerler arıyor. Kent Ormanı vasfında dinlenme alanları oluşturmak için ilgili kurumların bir çalışması var mı? Eski Boztepe yok. Eski Çamlık yok. Eski Cephanelik yok. Eski Değirmendere havzası yok. Eski Söğütlü sahilleri yok. Eski Faroz, Kemerkaya Sotka, Uzunkum kumsalları yok. Eski kıyıların hiç biri yok. Eski 100.yıl parkı yok. Eski Çınaraltı, Beşirli yok. Eski Akyazı sahilleri yok. Eskiye ait birçok güzel yerler yok. İyi ki Sera gölü etrafındaki kır düzenlemesi var. İyi ki Botanik Bahçesi, iyi ki EYOF Parkı, iyi ki Ganita düzenlemesi var. Daha çok yeşil alan daha çok sahil, yeşili ve denizi çalınmış bu şehrin hakkı.