Türkiye'de çalışan kesimin en önemli odak sorunlardan biri de hiç kuşkusuz, sahipsiz, güvencesiz, yarınlarının ne olacağı meçhul olan Taşeron işçilerin durumu.
Bu artık Türkiye'de bir gerçek!..
Aynı işleri hatta daha ağır hizmetleri yaparlar ama işçi desen işçi değil, memur desen memur değil!..
Meçhul bir yolcu gibi!..
Bakın resmi rakamlara göre bugün Türkiye'de bir milyonu kamu sektöründe olmak üzere, 2.5 milyondan fazla taşeron işçi çalıştığı resmen bilinmekte!.
Son derece önemli bir rakam!..
Neresinden bakarsanız bakın bu 2.5 milyon taşeronun ailelerini de hesaba kattığınız zaman 10 milyon insan demek!
Desenize ki iyi bir oy potansiyeli!
İroni yapmayalım!.
Bu insanların kadro istemeleri ve bu yönde mücadele etmeleri de en doğal hakları!
Bu noktada hükümete yönelik 'Ne olacak şu kadro işimiz' mesajlarına kulak verilmeli..
Çünkü alın teri, emeğin hakkı!..
Hele hele örneğin karayollarında çalışan taşeron işçiler ile ilgili mahkemelerin verdiği, Yargıtay'ında onayladığı bir karar varsa bunu uygulamak; hak, hukuk ve adalet olarak ülkeyi yönetenlerinde görevi olmalıdır!
Demokratik bir ülkede olması gereken de budur..
İşçi haklarını arama noktasında Türkiye Yol-İş Sendikası örnek olmaya devam ediyor.
Yangın yapmadan, yasa ve kurallar çercevesinden çıkmadan işçilerin hakkını, hukukunu aramaktan asla geri kalmıyor. Öyle olunca da işçinin babası oluyor!
Dün Türkiye Yol-İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar da bu noktada önemli mesajlar verdi. Verirken en kibar, en demokratik, en Anayasal hak arayışında mahkemelerin verdiği, Yargıtay'ın da onayladığı kararı gündeme taşıyarak hükümet tarafından bunun uygulanmasını istediklerini söyledi.
Meydan okumadı!..
Dediğim gibi örnek olacak şekilde sorunu gündeme taşıdı..
Aslında sadece karayollarında çalışan taşeron işçilerin durumunu değil, Türkiye'deki 2.5 milyon taşeron işçinin hakkını, hukukunu da aramış oldu.
Ağar’ın mesajı önemliydi..
Bakın neler söyledi..
“Bir yılı daha geride bırakarak, yeni bir yıla giriyoruz. Çalışma hayatı ile ilgili çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır. Bu sorunların başında da giderek yaygınlaşan taşeron işçilik gelmektedir. Bugün ülkemizde2.5 milyondan fazla taşeron işçi bulunmaktadır. Sendikamızın örgütlü bulunduğu Karayolları Genel Müdürlüğü’nde çalışan taşeron işçi sayısı, kadrolu işçi sayısını geçerek 10 binin üstüne çıkmıştır.
Karayollarında çalışan taşeron işçileri sendikamıza üye olmuş; mahkemeler bu işçilerin işe girdikleri tarihten itibaren asıl işvereninin Karayolları Genel Müdürlüğü olduğuna karar vermiş, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de Mahkeme kararlarını onaylamıştır. Yargı kararları çok açık olarak ortada iken, iki seneyi aşkın süredir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ötelenmekte ve uygulanmamaktadır. Bütün sektörlerde olduğu gibi karayollarında çalışan taşeron işçileri de bu kölelik düzeninden kurtulmak, güvence altında çalışmak istiyor. Karayollarında çalışan taşeron işçileri yargı kararının uygulanmasını, kadro verilmesini bekliyor.”
Ağar böyle derken önemli bir noktanın da altına parmak basan açıklamayı yapıyor.
‘Karayolları Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı ve Türkiye YOL-İŞ Sendikası çalışmalarını tamamlamış, mutabakat sağlanmıştır. Buna rağmen öteleniyor. Yargı kararı daha fazla zaman yitirmeden uygulanmalıdır. Aksi halde her geçen gün işçilerin mağdur olmasına yol açtığı gibi, devleti de daha fazla tazminat ödemekle karşı karşıya bırakacaktır.’
İşte bu nokta önemli..
En doğal hakkı gündeme getirdi, devletin zarara uğramaması yönünde de uyarısını yaptı..
Tabii ki bu noktada gözler Çalışma ve Sosyal Güverlik Bakanlığı’nda, hemşehrimiz Bakan Faruk Çelik'te olacak.
İnşallah devlet baba önüne sadece 'taşeron' konması ile mağdur olan bu işçilerin hakkını ve hukukunu teslim eder.
Şu bir gerçek ki Türkiye'de çalışan kesimde son yıllarda en önemli sorunların başında taşeron işçilerin konumu gelmektedir.
O insanlar da bu ülkenin çalışan kesiminin birer ferdi..
Çalışan kesim memurdur; işçidir!
Bunun önüne taşeron sıfatı ile konan barikat kaldırılmalıdır..
İşçi işçidir!
Bunun taşeronu, şunu bunu olmaz!..
Ya iş verme ya da iş vermişsen hakkını ver!..
Karayolları olmuş, başka bir yer olmuş, bu bir gerçek.
Bu insanların geleceklerini güvence altına almak istemeleri kadar doğal ne olabilir ki!
Devlet baba bu gerçeği artık görmeli..
Bu arada Trabzon’da Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim!..
Trabzon'da her zaman mütevazi kimliğiyle öne çıkan tam bir Trabzon beyefendisi olan Trabzon TÜRK-İŞ İL Temsilcisi ve YOL-İŞ Sendikası 1 Nolu Şube Başkanı Hasan Basri Hatipoğlu'nun da medyayı bilgilendirme noktasındaki hassasiyetinin hakkı teslim edilmeli.
Çünkü o da karayolları işçileri için önemli bir şans!..
İşçisinin derdini kar, yağmur, çamur demeden bire bir yaşayarak bir baba şevkati ile biliyor!
Genel Merkez’in bilgilendirmelerini yerele de en iyi şekilde taşıyarak, sesleri oluyor!
Hatipoğlu bu noktada hem Genel Merkezi için hem de Trabzon'daki Yol-İş üyeleri için önemli bir şans!
Söyleyeceğimiz son nokta şudur;
Bu ülkede taşeron işçilerin haklarını koruyacak düzenlemenin de artık zamanı geldi, üstelik de seçime az kaldı. Bu işi yapacak Başbakan ve Çalışma Bakanı’nı bu işçi tarihin en güzel yerine not edecektir.
Unutulmasın.
İşçi, işçidir. Oyu, buyu, şuyu diye sınıflandırılamaz.
Taşeron’u olmaz!..
Onlar da işçidir!..
O halde;
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(S.A) hadisinde ne diyor..
“İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.”