TRANSFERDE KALİBRE SORUNU VE BAŞKANIN İŞ BİLMEZLİĞİ!
Bir spor kulübü için transfer başlı başına bir sanattır. Bu işi futbol cahillerinin yapması mümkün değildir. Yaparlar da, kulüplerini iflas ettirirler. Her defasında ya karşı kulübün, ya da menajerlerin oyununa gelirler. Bu tür futbol cahilleri biraz da maceracıysa, egosu şişkinse, hele hele taraftarlarına gereksiz yere olmayacak vaatlerde bulunursa sorun daha da büyür. Çünkü hiç olmayacak, olmaması gereken futbolcuların peşinde koşturup dururlar, bunu yaparken de battıkça batarlar. Bu transfer cahillerinin batması hiç de önemli değil ama kulüpleri bir girdabın içinde yok etmeye doğru götürürler ya… İşte asıl sorun budur. Çünkü bu futbol ve transfer cahilleri yaptıkları hataların bedellerini ödemezler, yönettiklerini sandıkları kulüpler tüm faturayı üstlenmek zorundadır.
Bugün futbol dünyasındaki transferleri kuşkusuz futbolla ilgili her birey takip ediyordur. Gördüğü manzara şudur. Real Madrid, Barcelona, Manchester United, Chelsea, Milan, İnter ve benzeri kulüplerin transfer politikaları farklıdır, Atleticıo Madrid, Borissia Dordmund, Porto, Ajax ve bu şekildeki kulüplerin de çok daha farklıdır. Birinci kategorideki kulüpler genellikle artık büyük yıldız olmuş oyuncuları renklerine katarlar. İnanılmaz da yüksek paralar öderler. Bu bonservis bedelleri 40 milyon Euro’dan 120 milyon Euro’ya kadar ulaşır. En azından günümüz koşullarında… Bu kulüpler aynı zamanda futbolculara da çok yüksek ödemelerde bulunurlar. Bu rakamlar da 4 milyon Euro’dan başlayıp, 25 milyon Euro’ya kadar ulaşır.
İKİNCİ KATEGORİDEKİ KULÜPLERİN GERÇEKLERİ VE TERCİHLERİ
İkinci kategorideki kulüpler ise daha çok bir alt kategorideki kulüplerden geleceğin yıldızı olacağını gösteren isimleri renklerine katarlar. Bunu yaparken de genellikle 5 milyon Euro’dan 15 milyon Euro’ya kadar bonservis bedeli öderler. Futbolculara ödedikleri rakamlar ise 1 milyon Euro ile 4 milyon Euro arasında bir rakama tekabül eder. Bu noktada çok az istisnalar vardır. Birinci kategorideki kulüpler transfer ettikleri futbolcuların sadece saha sonuçlarına etkileriyle verilen devasa ücretleri karşılama yoluna gitmezler. Bu tür kulüpler o futbolcunun marka değerini kendi marka değeriyle birleştirerek ödediği ücretin çok daha yüksek geliri daha marketing ürün satışıyla elde ederler. Onların yaratacağı sonuçsal etkilerle birlikte elde edilecek gelirler de cabası…
İkinci kategoridekilerde yeni aldıkları oyuncuya, kendi marka değerlerini katarak, yine ödedikleri ücretin büyük bölümünü marketing satışlarıyla kazanırlar. Bu transfer ettikleri futbolcuların yaşları genellikle 18 ile 23 arasında değişir. Tabii ki bu futbolcuların kente, kulübe, onun tüm sosyal ve kültürel yapısına uyumlu olup olamayacakları da en ince detayına kadar araştırılır. Oyuncular bu ikinci kategori kulüplerde adım adım gelişir ve birkaç yıl sonra çok yüksek piyasa değerine ulaşırlar. Ve birçoğu da birinci kategorideki kulüplere 40 milyon Euro ile 120 milyon Euro arasında bir ücretle satılır. Devasa bütçeler oluşur. Yeni transferler için kaynağın 10 katı kasada hazırdır. Bu politikanın dışına çıkmaya çalışan kulüpler bir bakmışlar ki başkalaşmışlar ve sonra da büyük düşüşler yaşamışlar. Bu nedenle her kulüp kendi tarihsel kimliğini göz ardı etmeden, başarı kriterlerinin neler olduğunu unutmadan, bulunduğu kentin sosyo-ekonomik yapısını, coğrafi durumunu, kültürü bir kenara bırakarak transfer çalışması yürütmemeli… Bunu yürüten kulüplerin sonucu uçurumdan başka bir şey değildir.
DOĞRU TRANSFER POLİTİKASI HEM DÜŞÜK MALİYETLİ, HEM DE HIZLI YAPILDI
Bu noktadan hareketle sözü Trabzonspor’a getirelim isterseniz… Trabzonspor geçmişte çok hızlı, başarılı transferlere imza atmıştır efsane dönemlerde İskender Necdet Ergün, Mehmet Ekşi, Orhan Akyüz, Günen, Tuncay Soyak, daha sonraki süreçlerde Orhan Çıkırıkçı, Abdullah Ercan, Tolunay Kafkas, Cengiz Atilla, Osman Özköylü, Şota, Arçil, Nemsadze ile süreç devam etmiştir. Özkan Sümer döneminde de İbrahima Yattara, Marko Aurelio, Da Silva, Jarro, Mehmet Yılmaz, Fatih Tekke, Atay Aktuğ zamanında Szmkoviak, Tolga Seyhan, Celalettin Koçak, Volkan Bekiroğlu ve benzeri isimler de süreç içinde başarılı sayılması gereken transferlerdir.
Başarılıdır çünkü oyuncular hem düşük maliyetlerle transfer edilmişlerdir, hem işleri kısa sürede bitirilmiştir, hem de takıma katkı sunmuşlar, bir bölümü önemli paralar kazandırarak gitmiştir, bir bölümü futbolu Trabzonspor’da bırakmıştır. Bu oyuncuların işi hızlı ve düşük maliyetlerle bitirilmiştir; Çünkü hiçbir başka büyük kulüp onlara talip değildir. Henüz yıldız olmanın arifesindedirler. Hiçbiri ülke ya da Avrupa arenasında çok istenen oyuncular değildir. Hem kulüpleri, hem de oyuncular aldıkları bonservis bedelleri ve yıllık ücretlerden memnundurlar. Bu kadar parayı bir başka kulüp vermemektedir. İşte o nedenle transferler yapılırken birçoğundan kamuoyunun bile haberi olmamıştır. İmza aşamasında da bazıları ile dalga geçilmiştir. Ama sonra dalga geçenler, dalga geçilecek noktaya gelmişlerdir.
MARKA DEĞERİ YÜKSEK TAKIMLARDAN OYUNCU ALMAK FELAKETTİR
Trabzonspor ne zaman ki Avrupa’nın devlerinde futbol oynamış ya da halen oynuyor olan futbolculara yönelmiş, işte o zaman çuvallamıştır. Çünkü Avrupa’da marka kulüplerde futbol oynayan oyuncular, Trabzonspor’un ismine burun kıvırmıştır. Kendilerine farklı kulüplerden gelen teklifleri incelemişlerdir. Bu arada Bordo-Mavili yöneticiler bastırdıkça bastırmışlardır. Tabii ki transfer görüşmeleri uzayınca kamuoyuna yansımıştır. Bir süre sonra yöneticiler de bu oyunculara talip olduklarını resmi olarak doğrulamışlardır. Bunlar olurken futbolcunun değeri daha da katlanmıştır. Kulübünün pazarlık gücü artmıştır. Çünkü oyuncunun ismi kamuoyuna yansıdığında ve iş uzadığında, taraftar baskısı artmaya başlar.
Transferin bir an önce bitirilmesini ister. Yönetim zorlandıkça zorlanır. Eğer talip olunan futbolcuyla kulübü yola devam etmek isterse size gelmez. Avrupa’da orta ölçekli takımlardan biriyle anlaşırsa yine tercihi siz olmazsınız. Ancak oyuncu yeni süreçte başarısız olur, gözden düşer ve artık emeklilik günlerine doğru yaklaşırsa tercih sebebi olarak sizi düşünebilir. Siz de kafayı taktığınız bu oyuncuyu almak için didinirsiniz. Sonuç olarak bulunduğu kulübe olmayacak paralar verirsiniz. Menajerinin sözde bu ismi ikna etmesi için cebine yüklü bir para koymayı taahhüt edersiniz. Futbolcunun da Avrupa piyasasında kazanacağı paranın en az 2-3 katını ödemeyi garanti edersiniz. Sözleşmesine öyle maddeler koydurur ki, adeta sizi esir alır. Artık ipler onun elindedir. İstediği anda sizi cambaz gibi elinin içinde yok eder ve onunla yolları ayırmaktan başka çare bulamazsınız. Bu arada da cebine yine yüklü tazminat koymak zorunda kalırsınız.
DEFOLU İSİMLERİ BIRAKIN, BİLİMİN IŞIĞINDA TRABZONSPOR’UN GERÇEKLERİNE DÖNÜN!
Futbolcu, takımda oynadığı süre içinde de pek bir şey vermez. Takım hedeften uzaklaştıkça seyirci sayısı azalır. Kulübün marketing ürünlerine de gerekli ve büyük ilgi gösterilmez. Hele o oyuncunun transfer bedelinin yüzde biri kadar para kazanamazsınız, forma veya hediyelik eşya satışından… Hayal kırıklığına uğradığınız oyuncuyu yolcu ederken, ondan daha şöhretlisini takıma kazandırma çabasını gösterirsiniz. Çünkü taraftarı önemli ama etkisiz isimlere alıştırmışsınız. Tüketici toplumunun bir parçası olan taraftar artık sözde marka oyuncular istenler. Her biri tefoludur, sahte üründür ama fiyatları gerçek marka ya da sağlam üründen bile yüksektir. Bu sürgit böyle devam eder…
Olan kulübe olur, faturayı Trabzonspor öder… Siz taraftarı durmadan geleceğe dönük başarı ya da şampiyonluk vaatleriyle uyuturken, gönül verdiğini söylediğiniz kulübünüzün altı oyulmuş olur. Bu ne zamana kadar sürer… Tam iflas ve kilit vurma noktasına kadar… O halde başarılı transfer politikası için yapılması gereken tek şey vardır. O da kulübünüzün marka değerinin üzerinde oyuncuların peşine düşmemektir. Marka değeri en üst seviyede olan takımlardan oyuncu almamaktır. Taraftarı buna kesinlikle alıştırmamaktır. Alışkınsa bundan vazgeçmeleri için özel çaba harcamaktır. Yoksa yine insanları anlık heyecan kasırgası içinde, bulutların üzerinde bir süre uçurursunuz, sonra en galiz küfürlerine muhatap olursunuz. Bu nedenle lütfen diyorum!. Yapmayın dönüm bu cehalet yolundan!
Bilimin ışığına, futbolun ve Trabzonspor’un gerçeklerine dönerek çocuklarımızın yüzlerini güldürün..