Geçen Salı günü Trabzon merkezde, Tıp Fakültesi yolunda fıkra gibi ama ders alınması gereken çok önemli bir durumla karşılaştık. Bir hasta ziyareti dönüşümüzde, Mimar Sinan İlköğretim Okulu’nun önünden özel aracımıza binmek için hareket ettik. Tam aracımıza binmeden, aniden ince taneli dediğimiz kar yağışı başladı. Kar görmenin sevinci ile ve başımıza gelecekleri bilmeden bu duruma içimizden çokta sevindik. Öyle ya! Şehrimize yaklaşık iki yıl oldu kar düşmedi ve kar bizim insanımızın hafızasında; bolluk ve bereket anlamına geliyordu. Özellikle de, yaşadığımız bu süreçte; bolluk ve bereketin hayali bile güzeldi! Bu düşüncelerle aracımıza binip, 50 metre mesafedeki “Diş Hekimliği Fakültesi” kavşağına gelmeden trafiğin durduğunu gördük. Biz de mecburen hemen durduk ve kısa bir trafik sıkışmasıdır, şimdi geçer diye beklemeye koyulduk. Ummadığımız bir bekleme süreci oluşmaya başlayınca, araçtan indim ve ne olup-olmadığını öğrenmeye çalıştım! Herkes de benim gibi, kısa bir trafik sıkışmasıdır düşüncesiyle araçlarından bile inmeyi düşünmüyor ve dolayısıyla bu konuda herhangi bir fikir beyan edemiyorlardı. Kar yağışı artıyor, araçların motorları, yol açıldı-açılacak diye çalışmaya devam ediyordu. Kimse herhangi bir arayışta da bulunmuyor, herkes yol açılacak diye bekliyordu. Saat 16.00 gibi başlayan bekleme saat 17.00’ye kadar devam edince bu sefer Fakülte çalışanlarının servisleri de harekete geçip kervana katıldılar. Hastanede akşama kadar çalışıp, bir an önce evine dönmek isteyen sağlık görevlileri, Mimar Sinan İlkokulu’nun öğretmenleri, hasta ziyaretçileri ve hasta yakınlarından oluşan onlarca insan hiçbir şey yapmadan hep beraber bekliyorduk.
***
Bekleme süresi artınca kar yağışı da etkisini artırıyordu. Başlangıçta yolda bir trafik kazası olmuştur diye düşünürken, kar artınca yolların muhtemel kardan kapandığını düşünmeye başladık. İlginç olanı hiç birimizin hiçbir şey yapmadan yolda arabalarımızı çalışır halde bekletmemiz oluyordu. İki saat dolunca nihayet fosforlu elbisesinden polis olduğunu anladığımız bir yetkili geldi, etrafa baktı, yanaşıp ne olduğunu sordum, doğru dürüst cevap bile vermeden geriye dönüp kayboldu.
***
Bu arada yanımda olan eşim de sürecin uzamasından rahatsız oldu ve arabada üşümeye başlayınca, onu yakınımızda bulunan üniversite lojmanlarında bulunan bir akademisyen dostumun evine getirerek ben tekrar aracıma döndüm. Durum öyle sıkışık ki, aracınızı bir yere yanaştırıp, kapatıp, terk etme şansımız da bulunmuyordu! Hastane yolu kapalı olduğu için, ambulanslar çalışamıyor, bu arada hastanenin acil servisine ulaşmak isteyen her türlü hasta ise muhtemel başka hastanelere yönlendiriliyordu. Şehrin merkezinde adeta mahsur kalmıştık! Ne ileri gidebiliyor, ne geri dönebiliyor ve ne de, aracımızı park edip bulunduğumuz yeri terk edemiyorduk. Böyle bir gelişmeye ise onlarca aracın içinde bulunan insanların hiçbirisi de hazırlıklı değildi. Meteoroloji uyarmıştı ancak, sabah havanın normal oluşu herkesi ilgisizliğe ve tedbirsizliğe sevk etmiş olacak ki, insanlar şaşkınlık içerisindeydi.
***
Şimdi gelelim asıl meseleye; Büyükşehirlerde, trafiğin düzenli bir şekilde akımını sağlamak bakımından alt yapı hizmetleri ile ilgili sorunları çözümlemek, tedbirleri almak, trafik ile ilgili sorunları çözümlemek görevi kısa adı UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) isimli kuruluşundur. Bu merkezin böylesine, beklenen ancak sıradan bir gelişmenin oluşturduğu problemi üç saati aşan uzunca bir zamanda çözemediğini gördük. Buradan şunu anlıyoruz ki; çeşitli devlet dairelerinin görevlilerinden oluşan bu kuruluşun sahada etkin bir rolü yok. Acil plan eylemi yok! Alternatif yollar planlaması yok! Hastane yollarının bu ve benzeri beklenilmeyen olaylar sonucunda kapanabileceği ile ilgili çözüm odaklı bir planlaması yok. 10 santimetrelik karın esir aldığı bir şehir trafiği düşünün. Ne söylenirse söylensin, bu konuda mazeret cinsinden söylenecek sözlerin hiçbir geçerliliği olmaz. Hazırlıkları yok, donanımları yok. Bu söylediklerimizin hepsi varsa bile, problemin oluştuğu sahadaki uygulamada etkin olamadılar.
***
Üç saati aşkın bir zaman dolunca ben de çok üşüdüğüm için, aracımı bin bir zorlukla belediye otobüslerinin kullandığı cep durak bölümüne ulaşıp park ederek, üniversite lojmanlarında başka bir arkadaşın evine misafir olmak zorunda kaldım. Akşam geç saatlerde yol trafiğe açılmaya başlayınca biz de oradan ayrılıp evimize gidebildik. Şaka gibiydi ve biz yaşadığımız sürece hala inanamıyorduk.
***
Buradan UKOME’nin paydaşları olan Sayın Kurul Başkanı’na, yönetmelikte belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerine ve Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu’nun temsilcilerine seslenmek istiyorum: Bu olaydan hareketle, bu tür gelişmelerdeki; görev, sorumluluk ve uygulamalardaki başarılarınızı lütfen yeniden gözden geçirin. Bu kurul parmak kaldırıp indirmek yeri değil, icraat, planlama, strateji ve alternatif yollar üretme yeridir. Bu durumda size bir öğretmen olarak geçer not veremiyorum ve bu sınav döneminde sınıfta kaldınız diyorum. Derslerinize iyi çalışıp, bütünleme sınavında sınıfınızı geçme şansınızın da olduğunu hatırlatıyorum.