Nereden bakılırsa bakılsın tekrarları yaşayıp giden bir dünyamız var. Tekrarlar... Tekrarlar... En çok da siyasal ortamda yaşanan siyasal çekişmelerin tarihsel derinliğine karşın çekişmelerin kısır döngü üzerinden oluşu var ya... Akıllara durgunluk getiriyor.

***

İnsan aklı, unutma hastalığına yakalanmasa ya; kim bilir neler olurdu? Bu durum en çok kimin işine gelmezdi, hiç düşündünüz mü?

En başta, yalanla/dolanla iş çevirenlerin hesapları tutmaz, hiç bir yerde tutunamaz silinip giderlerdi.

Belki de; insanlar yalan nedir bilmez, hiç eskimeyen, her gün zenginleşen kendi akıl CD'leriyle erdem yarışı yaparlardı birbirleriyle toplumsal yaşamda...

Tertemiz insanlar...

Yalan/dolanı olmayan kişilerle dolu bir güzel dünya...

Dürüstlük had safhada...

Kim bilir, nasıl bir dünya toplumu oluşurdu?

Savaşlar olur muydu?

Sömürü olur muydu?

Kavga... Gürültü... Cinayetler olur muydu?

***

Yalan olmayınca  siyaset dünyası kim bilir nasıl bir erdem yarışması üzerine kurulurdu.

Sözcüler, birbirlerinin bozuk sicillerini arayacak yerde, kim bilir nasıl bir kültür/sanat dünyasına çağırırlardı bizleri/insanları?

***

Ülkemizde siyaset; barakaları cilalı vaatlerle saray yapıp yurttaşa sunan bir anlayışı yaşayarak bugünlere geldik.

Temeli olmayan barakanın üzerine boş vaatlerle kat çıkıldığından gelen-giden trafiğinde de  kimi zaman tıkanıklıklar  oldu bu nedenle...

Oysa, topluma demokrasi aşısı yapılırken, hangi yönlerden eksiklik olduğu incelenseydi ve öncelikle kültür/sanat, bilim açısı yapılsaydı; kimi siyasetçinin hiç ucuz konuşmaya gereksinimi mi olurdu?

Demem o ki; kültürel anlamda kalkınmamış toplumlar, sağlıklı çalışan demokratik kurum ve kuruluşlarını tam olarak kurmamışsa, bireylerini demokrasi konusunda bilgilendirmemiş/bilinçlendirmemiş ise, böyle bir demokrasi özlemi havanda su dövmeye benzer.

Boşunadır tüm çabalar...

Bireylerin beyinlerinde, demokrasi algısı kutsal bir değer olarak yerleşmemişse o zaman kimi siyasetçilere gün doğar böyle durumlarda.

O zaman siyaseti kutsallıktan çıkarıp, ucuzlatan davranışlar, söylemler ortamı oluşur ki; bu da demokrasinin köküne kibrit suyu dökmek olur kuşkusuz.

Sonuçta demokrasinin; dirlik-düzen, refah, mutluluk, çağdaşlık getireceği özlemi;  kimi siyasetçilerin koltuk kapma yarışında kaybolup gider.

Umutlar tükenir.

***

İnsan aklı unutma hastalığına yakalanmasa ya; ülkemiz demokrasisi çağdaşlaşmada örnek gösterilirdi.