Millet olarak geleceğimizin garanti belgeleri gençlerdir.
Milletin geleceğini garanti altına almanın yolu eğitimdir.
İşi şansa bırakmama adına tüm gençliğe eğitim potasında yoğurmak, onlara çağdaş bir görünüm kazandırmak zorundayız. Bu anlatıldığı kadar kolay bir iş değildir.
Önce dört dörtlük yetişmiş elemanın olacak, onların önderliğinde gençlere vatan, millet, bayrak sevgisini aşılayacaksın.
Böylece ortaya, sevgi saygı bahçesinde yetişen bir çiçek misali yüce bir millet çıkacak. Bu, milli eğitimle, milli savunmanın el ele vermesiyle mümkündür. Zaten bir devleti oluşturan iki önemli bakanlık vardır.
Milli eğitim gençlere vatan-bayrak sevgisi aşılar, bu donanımla askere gelen gençlere Milli Savunma Bakanlığı da vatan savunmasını öğretir.
Bu denge sağlıklı bir şekilde sağlanamıyorsa o milletin çağdaş ülkeler seviyesine çıkması, süper devletlerle boy ölçüşecek duruma gelmesi mümkün değildir. Milli eğitimin ayarı altın terazisinin ayarına benzer.
Oynamaya gelmez. İflas edersin.
Tıpkı getirisini, götürüsünü hesaplamadan son yıllarda yaptığımız değişiklerde olduğu gibi...
Geçen gün bir arkadaşımın okuluna gitmiştim.
Hem ziyaret hem de ticaret misali.
Eğitim sorunlarını dinleyecek, programlarıma malzeme bulacaktım.
Arkadaşım derse beraber girmemizi rica etti.
Okul müdüründen de izin almış.
Ne yalan söyleyeyim. Hoşuma da gitmedi değil.
Yıllar sonra o heyecanı yeniden yaşamak...
Mutlu oldum. Keşke gitmeseydim. Öğretmenliğimin o tatlı anılarıyla yaşasaydım? Öğrenciler ayağa kalkmak zorunda değilmiş.
Çoğunun elinde telefonlar..
Güya öğretmenliğimi tatmin etmek için dersi ben işleyecektim.
Aman Allah’ım!
Bu mümkün mü?
Sınıf kaynıyor.
Bütün bildiğim duaları okudum.
Yine de mantıklı bir yol bulamadım.
Bir ara meslektaşım, bıranştaşım bazı öğrencileri uyaracak gibi oldu: "Sen dersine devam et" diye öğrenci öğretmeni uyardı !
Benim bildiğim, benim bıraktığım gençlik bu değildi.
Aman Allah’ım, ne oldu bize...Hata bizde mi, sistemde mi, yönetimde mi?
Vah benim gençlerime, yazık oldu milletime!..