Maça gelmeden önce 3. Lig’i Türk gençlerine yabancı eden TFF kararını konuşalım.
En üst iki liginizi yabancı oyunculara tahsis ettiniz.
85 milyonluk bir ülkede milyonlarca çocuk ve genç akşam sabah futbol topunun peşine koşarken, ülke ekonomisinin büyük bir kısmını futbol adına harcarken, diğer yandan manevra alanını kısıtladığınız bu gençlere 25 yaşından sonra inşaat işçisi mi ol diyorsunuz?
Kapatın üst ligleri yabancı yeteneksiz oyunculara, yetenekli Türk çocukları üst liglere çıkarken diğer gençler de alt liglerden ekonomik payını alsın.
Siz oyuncu çıksın istiyorsanız, Süper Lig ve 1. Lig’e altyapıdan oyuncu oynatma şartı koyun. Göstermelik oynatılan U19 Ligi’ni işlettirin. PAF Ligi kurun.
3. Lig’e yaş sınırı değil, transferde para sınırı getirin.
Paraları saçıp sonuç alamayan, egosunu tatmin için kulüp başkanlığı yapan, paraları bitince bu kararı aldırdıkları aşikâr.
Hiçbir futbol veya spor adamı ile konuştunuz mu? Getirisi var mı, yok mu?
Karşılaşmaya gelince, ilk maçı kaybeden Sebat Gençlik takımı maça istekli, arzulu ve ön alan baskısı ile başladı.
Buna karşılık Maraş İstiklal, ilk maçın verdiği rahatlık ve kadro kalitesi ile kendi alanında konumlanarak planlama yapmış.
Sebat Gençlik, Gökhan Alsan bağlantılı, sağda Burak, solda Ziya ile kanat ataklarıyla gol aradı.
Maçın henüz başında Gökhan ile atağa kalkarken kaptırılan top, penaltı ve gol ile sonuçlanınca Sebat takımı daha çok kaos futboluna döndü.
İşin içine duygu ile oynama da girince faul ve kartlar artmaya başladı ve takımımız 10 kişi kaldı.
Skordan dolayı oyunu konuşmak yersiz hale geldi.
Sebat takımının uyumsuz bir savunma hattı, organize olamayan, oyuna hükmedemeyen, atak olgunluğunda topu koruyamayan bir orta saha…
Rakip Maraş takımı belli bir oyun planı ve buna göre kaliteli oyunculardan kurulu bir takım.
Savunma uyumlu, kaliteli bek ve stoperler; orta alanda teknik becerileri yüksek bir üçlü ve kanat oyuncuları; tepede golcü Aykut Çift.
Kadro kalitesi bu ligin üstünde bir Maraş takımı gördük.
Sebat takımı kendi içinde bir muhasebe yapacaktır.
Nerede hata yaptık?
Belki de “amacımıza ulaştık” diyecekler, kim bilir…