Dün akşam Trabzon’da yaşananları sadece bir maç sonucuna bağlamak kesinlikle doğru bir tespit değildir. Özellikle son yıllarda her alanda uygulanan adaletsizliklerin, futbol sahalarında daha da insanların güzünün içine batırırcasına yapılmasının sonuçlarından sadece birisidir.

Futboldaki adalet için 2011 yılındaki fırsat ilgililer tarafından ellerinin tersiyle itildi.

2011’de yapılan şikenin ‘sahaya yansımadı’ şeklinde savunulmasının ardından, suçluların ise bir gece ansızın çıkarılan yasalarla koruma altına alınması bardağı taşıran damla oldu bize göre. Futbolda artık kimse adalete inanmıyor, herkes gücü yeteni ezerek bir yerlere gelmeye çalışıyor. Özellikle hakem müessesinin Türkiye’de yaptığı uygulamalar Dünya’nın hiçbir yerinde örneğine rastlanmayacak cinsten. Hakemi tehdit eden sözde futbolcu bir hafta sonra ısınma sırasında gidip pişkince hakemlerle muhabbet edebiliyor, o hakem de meslektaşına sahip çıkmak yerine ‘bir çay ısmarlayayım’ dercesine sohbete ortak oluyor.

Futbolun içinde olup da adaleti sağlamayanlara yazıklar olsun!

Taraftara gelince; dün akşam maç başından itibaren maç bitene kadar sahaya su şişesi ve yabancı madde fırlatanları taraftar yerine koymak büyük bir hata olur. Bize göre birilerinin değirmenine su taşımak için kiralıktırlar. Kendi takımını bile sabote edercesine yapılan bu hareketler, belki de hakeme, Uğurcan’a ve Abdullah Avcı’ya rağmen elde edebileceğimiz galibiyetimizi önledi.

Sahi 5 yediğimiz Galatasaray maçında neredeydiniz?

Sahaya su şisesi yağdırarak kendi takımının motivasyonunu bile bozanlara da yazıklar olsun!

Polis ve özel güvenliğin de sınıfta kaldığını belirtmekte fayda var. Yahu yabancı madde ve su yağıyor bir tane taraftar tribünden alınsa belki de caydırıcılığı olacak ama yok. Onlar da bizim gibi sadece izledik. Sonuç ortada…

Maç bittikten sonra yaşananları ise tek taraflı yorumlamak büyük bir yanlıştır! Bazı Fenerbahçeli futbolcuların olta ve hamsi avlama figürleriyle seyirciyi tahrik etmesi sonucu ortaya çıkan tablonun tek suçlusu Trabzonspor taraftarı değildir. Seyirci futbolcuyu dövdü de futbolcu seyirciyi dövmedi mi? Hem de öldüresiye… Cezaları çok merak ediyoruz!

Gelelim maça…

Daha maçın başında Abdullah Avcı’nın kadro dizilişiyle Trabzonspor maçı kaybedeceğinin sinyallerini vermiş oldu. Fenerbahçe gibi teknik kapasitesi yüksek ve hücuma çok çabuk çıkabilen bir takıma karşı oyunu kendi sahanda kabullenmek için, öncelikle iyi bir kaleciye, iyi bir defansa ve diri bir orta sahaya sahip olman gerekir. Dün gece üçü de sahada yoktu. Bu dizilişi ise son 3-4 haftadır iyi oynayan kadroyu bozan Abdullah Avcı’dan başkası değildi. Saçma bir kadro ile sahaya çıkan Avcı’nın hatasını düzeltmek için 45 dakika beklemesi ayrı bir skandaldı. Sanki 45 dakika bitmeden oyuncu değiştirme yasağı vardı!

Kaleci Uğurcan’ın ilk golde ve son golde bariz hataları dikkat çekti. Atanımız da iyi olmayınca maçı Trabzonspor 3-2 kaybetti.

Hakem mi?

Halil Umut Meler şapkadan çıkan tavşanın tam da kendisi idi. Bütün takdir haklarını Fenerbahçe’den yana kullanırken, maçı tatil etmemekle de büyük bir hata yaptı ve olayların finalini hazırlayanlardan biri oldu. Son golde önce verilmeyen faulü VAR’dakiler de görmek istemeyince Bordo Mavililer berabere bitecek maçtan mağlubiyetle ayrılmış oldu.

Futbolda adalet sağlanmadığı sürece dün akşam yaşananlar bitmeyecek. Sadece Trabzon’da değil başka şehirde farklı şekilde yaşananlar yine yaşanmaya devam edecek. Bırakın marka değeri yükseltmeyi futbol futbol olmaktan çıkacak.

Olan şehire olacak. Dünya basınında rezil bir durumda yer almaya devam edeceğiz.

Gerçekten çok yazık!