Trafikte Cinnet, Denizde Fırsat: Trabzon’un Bitmeyen Hikâyesi
Plansız yatırımlar, sessiz kalışlarımız ve göz göre göre kaçırdığımız çözümler...
Yaz sezonu başlar başlamaz Trabzon’da trafik adeta delirir. Futbol sezonu açıldığında ise tablo daha da vahim: Akçaabat’a kadar uzanan kuyruklar, Araklı yönünde umutla ilerleyen sürücülerin çaresiz bekleyişi... Bu noktaya bir günde gelmedik elbette. Zamanında projesiz, plansız, “nasıl olsa olur” mantığıyla yapılan işler, bugün bizlere ağır bir fatura olarak dönüyor. Üstelik sadece yöneticiler değil, biz halk da bu tablonun suç ortağıyız. Trabzon’u severiz, “Her yer Trabzon” diye gururlanırız; ama iş doğasına, tarihine, kültürüne, denizine sahip çıkmaya gelince sırtımızı döneriz.

Ordu Direnirken Biz Ne Yaptık?

Bir zamanlar Ordulular, sahil yolunu korumak için genç-yaşlı demeden omuz omuza mücadele etti. Direndiler, bedel ödediler. Biz ise “Aman bize ne” dedik. Bugün Ordu’nun sahilini gıptayla anlatıyoruz. Hatta biraz kıskanıyoruz. Tek yapabildiğimiz ise takdir etmek, alkışlamak.

Şehrin Kalbine Tıkanıklık

Trabzon’da stadın yeri tartışıldı, sonra aynı bölgeye şehir hastanesi yapıldı. Tepkiler cılız kaldı. Maç günleri stattan eve dönüş bir işkenceye dönüyor. Ambulansın acil bir hastayı yetiş- tirememe ihtimali bile içimizi ürpertiyor. Ama olan oldu, ne stadı kaldırabiliriz ne hastaneyi. Peki çözüm? “Akıllı kavşak.” Fakirin umudu gibi... O kavşak kendi kendine çözüm üretecekmiş, biz de “trafik sorunu çözüldü” diyeceğiz. Tövbe tövbe...

Denizi Kullanmak Bu Kadar Zor mu?

Trabzon’un en büyük zenginliği olan denizden yeterince faydalanmıyoruz. Oysa Yomra’dan ve Akçaabat’tan taraftarlar deniz yoluyla stada taşınsa trafik yükü hafifler, şehre coşku gelir. İstanbul’da, İzmir’de her gün binlerce kişi deniz taşımacılığından faydalanıyor. Biz neden yapmayalım? Hem rüzgârı hem iyotu içine çekerek stada gitmek, taraftar için bambaşka bir heyecan olur.
Sorun, çoğu zaman çözümün gözümüzün önünde olmasına rağmen aklımızda olmaması. Trabzon’un hikâyesi de biraz böyle: fırsatlar elimizin altında ama biz bakıp geçiyoruz. Ve her yaz, her maç günü aynı soruları sorup duruyoruz.
Sonuç olarak, Ordu direndi; biz seyrettik. Sessizliğin faturasını ödüyoruz.