1940’lı yıllar…
Trabzon yeniden imar edilmeye çalışılıyor.
Yeni yollar, alt yapı çalışmaları, şehri daha yaşanır hale getirme gayretleri.
Trabzon Akçaabat arasında düzgün bir yol yok.
Denizle Trabzon yine küskün.
Hatta o günün gazeteleri, “Trabzon Denize Yüzünü Dönüyor” diye umutlu manşetler atıyor.
Zamanın Valisi Naci Kıcıman Trabzon Akçaabat yolu yapımının Trabzon’un fethinden bu yana el atılmamış bir konu olduğunu belirtiyordu.
Zağnos Deresi’nin denizle buluştuğu noktadan Akçaabat’a gidecek yolun çalışmasına karar verilirken o dönemde Trabzon’un denizden yararlanması için de çalışmalar yapılıyordu.
Ganita ve Çömlekçi’nİn 60.000 nüfuslu bir şehir için sahil bandının dar olduğunu bunun da ihtiyaca cevap veremeyeceğini belirten zamanın valisi Ayasofya’nın altını işaret ederek Mumhane önünden başlamak üzere sahilin Uzunkum’a kadar kullanılır hale getirilmesi üzerinde durur.


Bu arada Çömlekçi ve Ganita’nın da lağım suları ile bulaşık olduğunu ve kuytu birer noktada bulunduklarını anlatarak, Uzunkum’da halkın yararlanacağı bir plajın yapılmasını ister.
Sahil ile meskenler arasındaki yolun asfalt yapılacağı, lağımların denize akıtılmasının önleneceğini de belirten Vali Kıcıman, aynı zamanda enteresan bir konuyu da gündeme taşımıştı.
İsterseniz o günkü gazete haberiyle konuya açıklık getirelim: “Bir vali konağı inşası mutasavverdir. Halihazır vali konağı çok rutubetlidir. Boztepe’nin ayağı altında güneşten mahrum ve çok gayrı sıhhidir.
Bu bina vali konağı ittihaz ettirildiğinden bu yana bütün valilerin hastalanarak Trabzon'dan tez ayrılmaları mecburi kılınmıştır.”
Yani deniyor ki, Boztepe güneşimizi kesiyor. Bina rutubetli, güneş almıyor. Valiler sağlıksız bu binada hastalanıyor. Kısa zamanda da tayin isteyip şehri terk ediyor.
Peki, çaresi nedir bu işin?
Öyle ya vali konağı olarak kullanılan Zeytinlik Mahallesi’ndeki bu konut, Boztepe’nin gölgesinde kalmış. Manzarası yok.
Rutubetli, sağlıksız bir yapı. Yeni bir vali konağına ihtiyaç vardır.
Vali bey bu yeni konağın da sahilde bir yerde yapılmasının yerinde olduğunu belirtir.
Burada bir not ekleyelim, sahilde vali konağı yapılmadı ama şehir içinde vali konutu mu olur denilerek Enver Hızlan’ın Trabzon Valisi iken (1986/1991) valilik konutu Atatürk Köşkü’nün hemen yanı başında bulunan tarihi binaya taşındı. Uzun yıllar Trabzon Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü yapan Hasan Kanber, “Vali Enver Hızlan’ın, ‘Denizi olan şehirde denizi görmeyen vali konutunda oturulmaz.’ diyerek”  Soğuksu Mahallesi’ndeki şimdiki vali konutuna taşındığını anlatır.
1940’lı yıllardaki Vali Kıcıman'ın öngörüsü yıllar sonra gerçekleşir.
Zamanında konut güneş almadığı için sık sık hastalanarak şehirden ayrılmak zorunda kalan valilerden sonra Soğuksu sırtlarındaki vali konutu temiz hava ve bol güneşi ile halen hizmet vermeye devam ediyor.
1940’lı yıllarda rutubetli ve sağlıksız oluşu nedeniyle valilerce de pek benimsemeyen bu bina şimdi Sanatevi olarak kullanılmakta.

***

ÖLÜMÜN ELİNDEN ANLAR ÇALAN ŞİİRLER DÜŞ İZİ’NDE

Yasemin öğretmeni Güzel Sanatlar Lisesi Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni olarak kültürel etkinlikleri düzenleyen, yönlendiren, öğrencileri ile edebî ve sanatsal iletişimi rahatlıkla kurup onları bu yaşlarda sanata yönlendiren başarılı bir öğretmen olarak tanımıştım.
“Karınca Yuvası” isimli şiir kitabının imza gününde buluştuğumuz etkinlikte şair yönünü de keşfettiğimiz günde gördük ki Yasemin öğretmen, aynı zamanda edebiyatı öğreten değil sanatçı kimliği ile de öğrencilerine örnek oluyordu.
“Karınca Yuvası” üretmeye devam ediyordu.
Artık sıra yuvadan çıkıp, Düş İz’lerinin peşine düşme zamanıydı.
Karınca yuvasındaki ana karınca gibi üretmeye, yuvayı yönetmeye ve bu arada şiirlerini üretmeye devam eden Yasemin Hanım, geçen hafta da ikinci şiir kitabı Düş İzi’ni okuyucularıyla buluşturdu.
Büyük ilgi gören, sanatsever dostları ile buluşan, kendi deyimiyle şairliği henüz hak etmediğini belirtecek kadar mütevazı olan Yasemin öğretmenin imza gününde tüm kitaplarının tükenmesi, hatta sonradan gelen kitapseverlere imzalayacak kitap kalmaması, kendi mütevazılığının kalıplarını çoktan aşmış bir şairlik tescil törenine dönüşmüştü.
Yasemin Uzun, 1977 Arsin doğumlu. KTÜ Giresun Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği’nden 2001 yılında mezun oldu.
Sürmene Lisesi’nde ilk öğrencileriyle buluştu. Hakan Sümer’in genel yayın yönetmenliğini yaptığı Tekne kültür sanat dergisinde yazılarıyla yer aldı.
2009 yılında Akçaabat Güzel Sanatlar Lisesi’nde çalışmaya başladı. Müzikle şiirin birlikteliğine duyduğu hayranlıkla güfteler yazdı. Özdemir Hafızoğlu ve Cemal Zihni Erenel tarafından bestelenmiş Türk Sanat müziği eserlerinden biri TRT repertuarında yer aldı.
2015 yılında ilk şiir kitabı Karınca Yuvası Okurla buluştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bakanlığına bağlı kütüphanelere yerleştirildi.
Ardından Türk Edebiyatı, Edebiyatist, KE, Sadece Şiir gibi dergilerde şiirleri yayımlandı.
İkinci şiir kitabı Düş İzi 29 Ekim 2021’de Edebiyatist Yayınevi’nden çıktı. Kitabı, meme kanseri farkındalığı amacıyla Pembe bileklikli kadınlara ithaf etti.
Evli ve iki çocuk annesidir.
Yaşamdaki kendini tanımlama biçiminin öğretmenlik olduğuna inanıyor. Kalıpların dışında bir zihinsel keyif ve dönüşümle öğrencilerinin duygu ve düşünce repertuarına şiirler bırakmayı önemsiyor. Bu anlamda kendisini bir şiir taşıyıcısı olarak görüyor. Yazmanın ölümün elinden anlar çalma ve üretirken yeniden kendini doğurma çabası olduğuna inanıyor.
Şiirin bu bağlamda bir duyuş biçimi ve söz işçiliğinde hüznü estetize etme hali olduğunu, kendi evreninden insanlığa sarılma biçimiyle de yaşama kaynaklık ettiğini ifade ediyor.
Yasemin öğretmenin Düş İzleri’ndeki tüm ruhlara ferahlık sağlayacak mücadele ile hayata dair tüm güzellikleri, her ne şartta olursa olsun yaşama isteği yeni şiir kitaplarının doğmasına yol açacaktır.
Pembe bileklikli kadınlar, Yasemin öğretmene kulak verin ve şu satırları asla aklınızdan çıkartmayın:

Ellerinin Altında Bir Yaz
Dokunsan
Göğsüm Geçmiş Kışın Zehrinden Arınacak
Uzun Boylu Bir Serap Canımda
Nefes Nefese Kalacak
Seni Nasıl Özlüyorsam Öyle
Ellerim Mavi Yanında Duruyor Suyun
Yakasından Bir Gül Bırakıyor Kaldırıma Gölgem Güneşinle Sarılacak.
Yastığımdaki Düş İzi Heyyy
Uyuma
Sen Öpersin Sabahı Boynundan Ancak
Tek Kanadı Kalmış Zulmün
Vuruldu Vurulacak
***
Yaşama ne dair varsa hepsine sahip çıkmak gerekiyor...
Yağmura da,
Kara ve rüzgâra da, aldırmadan yaşamanın izlerini düşlerinde bulan şair diyor ki,
“Hükümsüz mezarlıklar” şiirinde:
“Pencereleri kapadık perdeleri örttük
hava sakat güneş korkak
yüzünde pul pul pişmanlıkla
kime dokunsa erken ölecek bir soğuk yaşıyor gece
çiçekten yara kabuğuna dönüyoruz
yaşayan gözlerimizle
gülerken buluşsaydık birbirimize keşke...”
***
Yasemin Uzun insanların gülerken birbiriyle buluşmalarını istiyor hep, hüzne inat.
Yüreğine sağlık hocam.
Düş İzi’niz aydınlık olsun.