Türkiye, bir an önce hesaplaşma siperlerinde gerilen bir ülke olmaktan çıkarılmalı. Bilinmeli ki; siperlerde çatışma hazırlıklarıyla geçirilen yıllar, ülkemizin geleceğini karartmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Öyle bilenmiş bir durumdayız ki, en kıytırık konular üzerinden bile bir çatışmaya hazırız. Böyle giderse başka düşmana gerek kalmayacak doğrusu. Sağa sola çekmeden üzerinde olumlu ya da olumsuz ittifak edebileceğimiz değerleri bir bir tükettik.
Yangınlardan depremlere, havamızdan suyumuza, tarihimizden değerlerimize hesaplaşma bagajı oluşturmadığımız bir alanımız kalmadı.
Hesaplaşma zihniyeti; bizi, gergin gruplara, burnundan soluyan bireylere ve tahammülsüz bir topluma dönüştürdü.
***
Ne yazık ki son dönemlerde bu hesaplaşma girdabına tarihimizi de atar olduk. Ya Osmanlıcı oluyoruz, ya da Cumhuriyetçi. Yetmiyor ya İslami Dönem Türk Tarihini kutsuyoruz, ya da İslam Öncesi Türk Tarihini. Kıskanılacak bu zenginliğimizi çatışma alanlarına döndürmek en hafifinden tarihi bir cehalettir.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılına ulaşmaya ramak kala bu türden hesaplaşma cehaletleri sergilemek, bir taraftan tarihi şahsiyetlerimizin manevi varlıklarını incitirken, diğer taraftan geleceğimizin aydınlığını gölgeleyecektir.
***
Osmanlı Devleti, Selçuk Devleti’ni yıkarak kurulmadı. Osman Gazi devletini, ömrünü tamamlamış ve tarihe gömülmek üzere olan Selçuklu coğrafyasında yeşertti. Orada yaşanan, teşkilatçı bir kimliğe sahip olan Türk milletinin yeni bir yapıyla sahne almasıydı. Bir hesaplaşma değildi.
***
Osmanlı Devleti 17. YY’dan itibaren geri dönüşü çok zor olan bir yola girdi.
Zira Batı dünyası; Coğrafi keşifler, Rönesans, Reform, Fransız ihtilali ve Sanayi devrimi derken kendini Aydınlanma Çağı’na taşırken, ne acıdır ki Osmanlı Devleti “Beşik Uleması” denen zihniyetin etki alanına giriyordu.
19. YY isyanlar, kaybedilen coğrafyalar ve beklenen sonucu vermeyen ıslahatlarla çok uzun bir yüzyıl oldu. Ve nihayet 20. YY Balkan Savaşı ve Dünya Savaşı’yla imparatorluğun sonunu getiriyor.
***
Yıkılışın üzerine çöken işgalci güçleri, Türk milletinin yeniden doğuş hikayesinin kaybeden tanıkları oldular. Mustafa Kemal Atatürk ve kurmayları işgalcileri yıkarak Cumhuriyeti kurdular. Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları hesaplaşmalarını işgalcilerle yaptılar, Osmanlı’yla değil.
Kurtuluşu sağlayan kahramanlar, yeni siyasi yapılanmayı, zamanın ruhuna uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti olarak örgütlediler. Zira monarşi ve imparatorluk anlayışları çoktan tarihe mal olmuştu.
***
Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin en sağlam kalesidir. Şüphesiz ilelebet yaşayacaktır.
Artık zaman; hesaplaşma girdabından çıkıp, “Geçmiş için şapka, gelecek için ceket çıkartma.” zamanıdır.
***
Değerlerimizi bu hesaplaşma sarmalından,
çekip çıkmalıyız nefret girdabından.
Tarihimiz akmış Anadolu’ya, Orta Asya’nın bozkırlarından.
Osmanlı da bizim, Selçuklu da,
Göktürk de bizim, Karahanlı da.
Cumhuriyet el almış Osmanlı’dan,
Sahip çıkalım çatıştırmadan.