Şu insanoğlu ne menem bir varlık? Anlayana aşk olsun.

Evinde cinayet var, tınmıyor; çok uzağında ölen ve kafasında “din kardeşi olduğuna” inandığı insanlara salya sümük ağlıyor, feryadı figan eyliyor, yas tutuyor, yardım topluyor, yeri göğü inleten mitingler düzenliyor, nutuklar atıyor. Kendi insanına sıra geldiğinde… Siyaset üretiyor.

Ticaret yapılıyor. “Hayır yardım etmiyor, ticaret yapmıyoruz katillerle” deyip tartışmalar arşıalaya çıkıyor. Ama takip edilen ticaret gemilerinin rotaları İsrail’i, yani Filistinlilerin katillerini gösteriyor. Yardım edilse ne olacak, edilmese ne olacak, Amerika ve Avrupa ülkeleri zaten oradalar; her türlü desteği veriyorlar.

Ölüm her fırsatta ve her yerinde yaşanıyor Gazze’nin. Bombalar, füzeler, silahlar gelişti bilimin sayesinde. İnsanlar daha “modern ölümlerle” ayrılıyor bu dünyadan.

İsrail’in öldürdüğü erkek, kadın ve çocukların toplamının altmış bine yaklaştığı ifade ediliyor. (57.418)

Herkes kinini, nefretini, düşmanca duygularını İsrail’e karşı dillendiriyor. Ölenlere karşı da acıma duygularını belirterek Filistinlilerin yanında yer aldıklarını açıklıyorlar.

Bu şekilde tepki vermek insan olmanın bir gereği. Yani birileri ölürken birileri de insan olduklarını anımsıyor.

Ancak, kafamın içinde bir başka İsrail daha var. PKK’dır o İsrail.

“1984’ten 2024’e kadar PKK ne kadar insan öldürdü” sorusunun yanıtını alamadım. Ancak değişik yıllarda yetkili ağızların yaptığı açıklamalardan bazı rakamları öğrenebiliyorum:

Süleyman Demirel’in 1997’de, PKK’nın katili olduğu toplam ölümlerin 37 bin olduğunu açıkladı.(28 yıl önce.)

Ocak 2005’te Başbakan Recep Tayip Erdoğan asker, polis, güvenlik görevlisi, köylüler, çocuklar, kadınlar olmak üzere toplam PKK öldürmelerinin 40.000 insan olduğunu söyledi. (20 yıl önce.) “Kökü kazınacak” dedi.

Eylül 2008’de de Genelkurmay Başkanlığı PKK ölümlerinin sayısını 44.042 olarak vermişti. (Yani on yedi yıl önce.) “Tek kişi kalmayıncaya kadar mücadele sürecek” dendi.

Mekanı Kandil’di, Suriye, Türkiye’ydi. İçimizdeki İsrail’di PKK. Son on altı yılın ölüm sayısı yok. (Diyorlar ki, elli bin. Basın.)

İsrail’in Gazze saldırısı başladığı andan itibaren günümüze kadar öldürdüğü erkeklerin, kadınların, çocukların çetelesi tutuluyor. Çok net bir biçimde de söyleniyor. Fakat ne hikmetse bulunabilen internet rakamları kişilere ve kurumlara göre değişiyor ve kesin rakam verilmiyor, PKK ölümleri bilinmiyor. “Bilinmiyor mu ki acaba?”

Beni bitiren, tüketen ve yoran bir başka hadise var: Kırk bin-elli bin insanımız öldürülmüş… Bu katliamı gerçekleştirmiş örgütün liderini, meclise çağırıyorlar. Bununla yetinilmiyor: “Gel, iç barışı kur” deniliyor bu katile. Acaba ben mi yanlış anlıyor ve değerlendiriyorum: Bu katilin örgütü, “21 Anayasası’na dönülecek” diyor, “Lozan masaya yatacak, hükmü kalkacak” diyor, “Türkiye halkları özgür kararlarını açıklayacak”, “soykırım yapan Türkiye yargılanacak” diyor.

İçimizdeki İsrail’in söylemi: Mondros sonrası, Sevr öncesi emperyalist İngiliz, Fransız, Yunan ve İtalyan istekleriyle bire bir örtüşüyor. Onu Meclise çağıranlar ne istiyor acaba? Terör mü bitsin diyorlar, yoksa kendileri bir dönem daha “makbul mü olsunlar istiyorlar?” Amerika besledi, büyüttü, şimdide “statüko” istiyor, “bir devlet gibi görüş ve tanı” diyor.

Şimdi desem ki, Gazze’de ölenler çok önemli ve değerli de Türkiye’de öldürülenler daha mı az önemli ve değerlidirler?

Desem ki, PKK ve liderine istekleri, arzuları sorularak, “silahları gömmek koşuluyla”, “yeter ki terörsüz Türkiye’yi kursun bize, onu affeder, örgütünün başına da getiririz.” Olur mu böyle bir şey? “Olmaz” demeyin hemen. Bakınız Türkiye’de neler oluyor? “Kahrolsun PKK” diyenler, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyenler, vatanı, milleti kimseye vermeyenler, “gelin, gelin” diyorlar, “tövbenizi yüz bin kere bozmuş olsanız bile, yine gelin” diyorlar “katile”, “biz seni affederiz, yeter ki bizi iktidarda tutunuz.” “İçeri atma sebebi olanlarla hemen iktidar ortaklığı kurabiliyorlar.” Sahi “biz bu Cumhuriyeti yolda bulmamıştık.”

Türkiye’de her şey mümkün!

Katil İsrail’e de istediklerini versinler, ne savaş kalır o zaman, ne insan, kadın ve çocuk katliamları. İsrail barışın kurucusu olur, Ortadoğu’nun efendisi… ve insanlar kölesi vampirin.

Yaşarsak görürüz, haritaların nasıl değiştiğini değiştirildiğini…

Üçe bölünmüş Irak’ın yanında, üçe (kimilerine göre beşe) bölünmüş bir Suriye var.

Artık Türkiye’nin hiçbir kırmızı çizgisi kalmadı. Amerika tüm çizgileri sildi ve morarttı yönettiği akılla. Sınırları bile sorunlu olur yakında. Barışı PKK kuruyor ya! Terörsüz Türkiye sloganıyla.

İsrail’e kükrüyoruz, Avrupa devletlerine ağzımıza geleni söylüyoruz, ama ABD’ye sıra geldiğinde ses tellerimiz hastalanıyor, bozuluyor ve ses çıkmıyor onlardan.

Sevgiyle, esenlikle kalınız…