Adaletin tecellisi üzerine yapılan tespitler, tarih boyunca insanlığın ortak inanç ve deneyimlerine dayanıyor. Adalet, insanlık tarihinin en temel değerlerinden biri olarak, bireylerin ve toplumların huzuru için vazgeçilmezdir. Zulmün karşısında durmak ve adaletin gecikse de er ya da geç tecelli edeceğine inanmak, her dönemde insanlar için bir umut kaynağı olmuştur.
Mirabeau’nun, "Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır" sözü, bu evrensel gerçeği özetleyen bir ifadedir. Dünya düzeninde bazen adaletin geciktiğini görmek bizi umutsuzluğa sürükleyebilir, ancak bu durum ilahi planın bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Çünkü adaletin gecikmesi, ona olan inancı sınamak ve haksızlık edenlerin tövbe etme fırsatı bulmasını sağlamak için bir süreçtir.
Zalimlerin kısa vadede güçlü görünmesi ve cezasız kalması, aslında onların daha büyük bir hesaba hazırlanmakta olduğunun göstergesidir. Tarih, bu gerçeği sayısız kez gözler önüne sermiştir. Geçmişte zulüm yapan hükümdarlar, toplumlar veya bireyler, mutlaka bir noktada hesap vermek zorunda kalmışlardır.
Bu anlayış, insanlara sabır ve metanetle hareket etmeyi öğretir. Aynı zamanda kötülüğe karşı sessiz kalmamak, adaletin gerçekleşmesi için mücadele etmek de bir erdemdir. Çünkü insanlık, adaletin ve iyiliğin hüküm sürdüğü bir dünyada huzur bulur. Meşhur Selçuklu Sultanı Harun Reşid'in bahçıvanı ile ilgili hikaye dilden dile aktarıla gelmiş ve bu günümüze ışık tutar bir değer olarak ortadadır. Nasıl ki Harun Reşid'in sarayının bahçesindeki papağanın yanına kalmadıysa, papağını öldüren yılanın yanına kalmadıysa, yılanı öldüren bahçıvanın yanına kalmadıysa, bahçıvanı sorguya çeken Harun Reşit'in de yanına kalmayacağını ilanı örneğinde olduğu gibi günümüzde de ne kötülük ne de zulüm yapanın yanına kar kalmayacaktır. Nasıl ki yeryüzünde buharlaşan su gökyüzüne çıktığında soğuk havaya rastlayıp Yağmur olarak tekrar yere düşüyorsa aynen öyle de zulüm de bir gelirlere çarpacak zalimin yanına kalmayacaktır. Dün Suriye'de insanlara zulmeden Esed’e de saltanatı kalmadığı gibi.
Sonuç olarak, adaletin tecellisi her zaman inanç ve mücadeleyle desteklenmelidir. Adaletin gecikmesi, onun yok olduğu anlamına gelmez; aksine, daha büyük bir hesaplaşma için zaman tanındığını gösterir. Bu nedenle, zalimlerin hükmü ne kadar güçlü görünürse görünsün, ilahi adaletin bir gün mutlaka tecelli edeceğine olan inancı kaybetmemek gerekir. Bizleri yaratan rabbimizin isimlerinden bir tanesinin de adil yani adaletli olan, olduğunu bilerek ve unutmayarak hayatımıza karamsar bakmamayı küsmemeyi ve ümit de olmayı bize göstermektedir.
Kötülüğü ve zulmü yapanın yanına kalmadığı adil bir dünya dileklerimle.