Demokrasinin gerçek anlamda hayat bulduğu yer, yaşadığımız şehirler, ilçeler ve mahallelerdir. Yerel yönetimler, halkın kendi yaşam alanlarına doğrudan müdahil olabildiği en önemli demokratik yapılardır. Bu bağlamda Trabzon gibi tarihi ve kültürel açıdan köklü bir şehirde, yerel demokrasiye ve halkın yönetime katılımına ayrı bir önem verilmelidir.

Trabzon, tarih boyunca sadece doğal güzellikleriyle değil, özgür düşünceye ve katılımcı ruha verdiği değerle de anılmıştır. Ancak günümüz koşullarında bu katılımcı ruhu daha da güçlendirmek, sadece belediyelere değil, şehrin her bir ferdine, mahalle muhtarlarından sivil toplum kuruluşlarına kadar herkese önemli sorumluluklar yüklemektedir.

Bu noktada kent konseyleri, yerel demokrasinin kurumsallaşması açısından çok önemli bir işlev görmektedir. Kent konseyleri; kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın birlikte çalışarak ortak akıl oluşturduğu yapılar olarak, Trabzon'un gelişiminde etkin bir rol oynamalıdır. Özellikle kent konseylerinin aktif olduğu ilçelerde vatandaşın yönetime katılımı artmakta, alınan kararlar daha kapsayıcı ve sağlıklı olmaktadır.

Ancak Trabzon’da bazı ilçelerde ya kent konseyi bulunmamakta ya da mevcut yapılar istenen etkiyi oluşturamamaktadır. Oysa kent konseyleri, bütün sivil toplum kuruluşlarını kucaklayan, ayrım yapmadan herkesi sürece dahil eden bir anlayışla hareket etmelidir. Kent konseylerinin kapsayıcı ve birleştirici bir yapıya kavuşması, şehrimizin sosyal barışını ve ortak aklını güçlendirecektir. Ne yazık ki Trabzon gibi köklü bir şehirde, kent konseyi genel kurul süreçlerinin mahkemelerde dava konusu olması ve bu süreçlerin uzun yıllara yayılması, şehrin demokrasi kültürüne ve imajına yakışmamaktadır.

Trabzon gibi tarih, kültür ve sanat şehrimizin, uzun süreli olarak kent konseyi genel kurulunun hukuki süreçler içinde tartışmalı bir şekilde kamuoyunu meşgul etmesi ise asla şehrimize yakışmamaktadır. Trabzon’un enerjisi, mahkeme salonlarında tükenmemeli; halkın ortak aklıyla, projelerle ve uzlaşı kültürüyle büyütülmelidir.

Bu nedenle, kent konseyi olmayan ilçelerde bir an önce adımlar atılmalı; mevcut konseylerde ise temsil kabiliyeti ve kapsayıcılık esas alınarak reformlar yapılmalıdır. Belediyeler, bu süreci desteklemeli, kent konseylerini sadece bir formalite olarak değil, gerçek bir katılım mekanizması olarak görmelidir.

Trabzon’un kültürel mirasına, toplumsal dinamiklerine ve demokratik geleneğine yakışan da budur. Artık Trabzon, kent konseyi seçimlerinde yaşanan tartışmaları ve hukuki sürtüşmeleri değil, ortak akılla oluşturulmuş projeleri ve kapsayıcı bir yapıyı konuşmalıdır. Çünkü bir şehir, geleceğe ancak yönetime katılan, fikir üreten ve çözüm sunan vatandaşlarıyla emin adımlarla ilerleyebilir.

Trabzon'un geleceği; daha güçlü kent konseyleri, daha aktif sivil toplum kuruluşları ve her alanda şeffaf, katılımcı bir yönetim anlayışıyla daha parlak olacaktır. Şehrimizin her ferdine düşen görev, bu sürecin bir parçası olmak ve yerelden başlayarak tarih, kültür, sanat ve spor şehrini yeniden bir marka haline getirilmesine katkıda bulunmaktır.