Bir Türkiye efsanesi,

Genç cumhuriyetin atar damarı,

Yaşamın yeni ritmi,

Yörenin kalp atışları,

Köy Enstitüleri.

***

Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne can veren bu okullardan mezun olan bir babanın çocuğu olmaktan gurur duyuyorum. Sekseninci yılında hala gündem olması ne kadar doğru ve akılcı olduğunu gösteriyor. Necati Karaçay’ın dizeleri bakın ne diyor.

Orda unutulmuş köyler vardı, gidilmeyen,

Bin yıllık karanlığın ardında, uzakta.

Gittiler onlar, ışık oldular korkusuzca,

Umut ektiler, insan ektiler.

Bozkırın her yerine!

***

Köy Enstitüleri, doğumu düşündürdü ve toprağı konuşturdu. Dünyada eşi benzeri olmayan bu okulların projesi bütünüyle Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir. Köy Enstitüleri, altı yüz yıllık Osmanlı Devleti’nin ümmetleştirdiği ve suskunlaştırdığı bir halkın uyanışına ve kurtuluşuna öncülük etmiştir.

Köy Enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi, soru sormayı, aklını kullanmayı öğretiyorlardı. Bu toprağın çocuklarına okumanın, yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi, örgü örmeyi, balık tutmayı hatta az buçuk hekimlik yapmayı bile öğrettiler.

***

Anadolu aydınlanmasının önderleri bu çalışmaları yaparlarken, elbette toprak ağaları ve çıkarcı düşünenler tarafından kabul edilemezlerdi. Ama tarih hepsini yazıyor. Ne mutlu bu okullarda okuyanlara ve onların ışığında ülkeyi karanlıktan kurtaranlara.

Düşünenlerin ve kuranların ruhları şad olsun!