Çocukluk, özellikle gençlik yıllarımda en çok sevdiğim meslek gazetecilikti. Bu sevgi yıllarcaa rüyalarıma girdi. Hele eğitim fakültesinde psikolog Dr. Halis Özgü ile tanıştıktan, aynı gazetede köşe komşusu olduktan sonra bu meslek vazgeçilmez bir tutku olarak yakama yapıştı. İlk makalemin yayınlandığı gazeteyi 55 yıldır hayatımın en tatlı anısı olarak saklarım. O yıllarda gazeteciliğin “Albenisi” çoktu. Tüm kapılar ardına kadar açılırdı. Haftalık 50 lira getirisi de cabası..
Sokaklarda yürüyüşümüz bile farklıydı. Herkes bana bakıyormuş, beni işaret ediyormuş gibi... Şimdilerde bu mesleğe giren pişman, girmeyen bin pişman. Cilaları sökülmüş, boyaları dökülmüş, albenisi küçülmüş günümüzde..
Gazetecilik zor, tehlikesi bol bir meslek durumunda... Yüz kez doğruları yazsan bir aferin alamazsınız. Bir kez eleştiri getirsen tüm şimşekleri üzerinize çekersiniz. Dedim ya zor bir uğraş, zor... Gazetecilikte en zor olan da anket çalışması yapmaktır.
Halkın nabzını tutmak istersin. Bir konuda toplumun düşüncelerini, dileklerini, meyillerini dillendirmek istersin. Mantık geride kalır, temenniler öne çıkar. Bir türlü toplumun düşüncelerini –tarafsız bir gözlemle– dillendiremezsin. Ah! Şu anketler yok mu? Şu anketler... Beni deli edecek..
“Geçen seçimde şöyleydi” diyecek oluyorsun. Sözü ağzınıza tıkıyorlar. “Orayı karıştırma”, “O başka, bu başka.”
Öcü görmüş gibi mikrofondan kaçanların çoğunlukta olduğu bir toplumda “Aman beni karıştırma, yazma, çocuğumu işe almazlar.”  Daha neler, neler?..
“Bıktık bu seçimlerden” görüşü ağır basıyor. Seçim heyecansız geçti. Büyükliman havzasında üç dört aday yarıştı. Hepsinin inandırıcı üslupları vardı. Bunlardan Yavuz Aydın gerçekten farklıydı. Bir de 1. sıra adayı gibi çalışan avukat Salih Cora parladı..
Diğerleri bölgemizde pek gözükmedi.. Halkın görüşü bu.
Sonuç mu? Büyükliman bir idi iki oldu. Bu yöremizde iş aş bekleyen partili partisiz herkes için iyi bir durum.
Ama seçmenin “Bir can bin seçim eder”  sözleri hala kulaklarımda.