Bilginin, düşüncenin, öngörünün açık-seçik, net bir biçimde anlatımı için dilin çok iyi bilinmesi, terimlerin ve sözcüklerin sınırlarının çok iyi çizilmesi gerekir. Bunun için dil kurallarına, dil araştırmalarına sıkça başvurulmalıdır. “Ben bilirim, dünya benimle dönüyor, dünyanın merkezi benim” edasıyla, aklında olanları “doğru” kabul etmek ve dillendirmek, yanlış üstüne yanlış yapmaktır. Araştırmayan, öğrenmeyen, bilmeyen insanlar kendilerini ustaca “bilmiş” olarak pazarlayabilmekte, hatta halkı aldatıp kandırabilmektedirler.
Kendini sağcı-muhafazakar olarak tanımlayan kimi insanlar, bu yazıyı kaleme almama neden oldular. “Muhafazakarlık, tutuculuk, koruyuculuk, sahip çıkıcılıktır. Siz neyi tutuyor, koruyor, neye sahip çıkıyorsunuz” sorusu karşısında bocalıyor, “kem, küm” ediyor, kızarıyor, bozarıyor; salt bilmediği “din” kavramı üzerinde konuşabiliyor, gelenekte, görenekte kuşkuya düşüyor, tarihi, ataları mezardan çıkarmaya kalkıyor, yani neyi koruyup muhafaza ettiklerini, kafaları karışık olduğu için net bir biçimde açıklayamıyorlar.
Arapça “hfz” kökünden türeyen hıfz, hafız, hafıza, mahfuz, muhafız, muhafaza, muhafazakar gibi bir yığın sözcük vardır. Tümü de “koruma, saklama” anlamları taşırken, “koruyan, saklayan, saklanan yer ve kişiler” anlamlarını da içermektedir.

İletişim olanaklarının bunca gelişmiş olduğu bir çağda, araştırıp öğrenmemek, bilgisizlikte ısrar etmek cidden kolay anlaşılabilecek bir iş değildir. Kimi insanlar, “çocuklarının, torunlarının yanıtlarını alamadıkları soruları araştırmadan, öğrenmeden kendilerini nasıl rahat hissedip yaşayabiliyor ve uyuyabiliyorlar?” Anlayamıyorum.
Muhafazakar: “Tutucu. Sahip olduğu değerleri muhafaza eden (koruyan). / Sağ görüş sahibi. / Politik anlayışında dini motiflerin hissedildiği kişi... / Sahip olduğu aile, gelenek ve din gibi değer ve kurumları temel alan, muhafaza eden, kökten değişimleri reddeden, yavaş, ılımlı ve daha yüzeysel değişimleri savunan kişi.”

Muhafazakarlık: “Geleneksel, sosyal etmenlerin muhafaza edilmesini destekleyen politik ve sosyal felsefedir. Daha açıkçası toplumun değişmesine karşı direnç gösteren; toplumsal, kültürel değerlerin korunmasını savunan sağcı bir siyasi ideolojidir.” 

1789 Fıransız İhtilaline bir tepki olarak doğmuştur. “Var olan kazanımları ve değerleri korumak gibi bir amacı vardır. Bir anda büyük değişiklikler yapmayı hedefleyen devrimciliğe ve rasyonalizme karşıdır. Akla şüphe ile yaklaşır.” (İmamı Gazali’nin ‘vahiy varken akla gerek yoktur’ sözü, sanırım bu yargıya iyi bir örnektir.)

Bu tanımları biraz açarsak muhafazakar, “geçmişte üretilen, yaratılan, ister sosyal içerikli gelenek, görenek, aile, din, sözlü ve inançsal değerler olsun; isterse fiziksel içerikli kitaplar, belgeler, bezeme, süsleme, mimari gibi değerler olsun” bunlara sahip çıkmak ve korumakla kendini yükümlü tutar. Bu bağlamda “geçmişe takılı kaldığı ve geçmişte yaşadığı” için “tutucu” diye de tanımlanır.

Avrupa’da sanayi devrimi ile Fıransız devrimine karşı çıktılar, hümanizme, akılcı ve aydınlanmacı felsefelere, düşüncelere yer vermediler, her fırsatta bilime itiraz ederek karşı durdular. / “Saf ahlak ve adalete” insan aklıyla erişilemez, “ancak din kaynaklı çıkışla saf ahlak ve adalete ulaşılabilir” inancını taşımaktadırlar.

Yıllardır Türkiye’yi “muhafazakârlar” yönetiyor. Denizlerin, kıyıların, göllerin, ormanların yağmalanmasını, atmosferin kirlenmesini önlemiyorlar. Maden, altın, bakır, kömür, mermer diyorlar talan ettiriyorlar; köprü, tünel, otel, turizm diyorlar satıyorlar, yol, elektirik hattı ormanlardan geçerken özen gösterilmeden katliam gibi ağaçları kesiyor, toprağı derelere boşaltıyorlar. “Sanayileşiyoruz, gelişiyoruz, kalkınıyoruz” diyorlar tüm fabrika atıklarını arıtılmadan denizlere göllere, akarsulara bırakıyor, termik santrallerin zehirli gazlarını filtreden geçirmeden havaya salıyorlar. Canlılar, bitki örtüsü, doğa umarsız bırakılıyor, yaban hayat öldürülüyor ve “sahip çıkılmıyor.”

Bu ne biçim muhafazakarlık, koruyuculuk, sahip çıkıcılıktır. Ne gazeteleri yazıyor, ne televizyonları gösteriyor. Biraz akıl, biraz bilgi, biraz da sorumluluk gerekmez mi?

Sağlıkla, sevgiyle kalın…