Bir kere baştan yanlış yerleşmişti sahaya Trabzonspor. Ben, hatlar arasındaki uzaklığın bu kadar geniş olduğu bir maçı uzun zamandır görmemiştim Trabzonspor’da. Orta saha, defanstan uzak; forvet hattı ise hepsinden uzaktı.
Maç başlamış ama sanki Trabzonspor Maçka Yaylası’nda piknik havasında gibi, maçtan bihaber, Kasımpaşa Stadı’nda “Ne işim var?” dercesine birbirlerini izleyip çimenleri yolmakla meşguldüler. Kasımpaşa oynadıkça, coştukça, Trabzonspor kalesine vurup kaçtıkça Trabzonspor hâlâ hülyalar peşinde, İstanbul ilkbaharını ciğerlerine çekmekle meşguldü.
Allah’tan Kasımpaşa ileri hat oyuncuları beceriksiz çıktı da Trabzonspor’un bu hülyalı havalarını daha ilk yarıda soğuk kış karına döndürecek yeteneği gösteremediler. İlk yarı boyunca tek şut vardı Trabzonspor’dan; o da Ozan'ın kale direğinin on metre üstünden geçen şutuydu.
Yani kısaca Trabzonspor, öylesine amaçsız ve umarsız bir ilk yarıdan sonra, ikinci yarı az biraz canlandı; hareketle de Danilo'nun kale tutan ilk şutuyla beraberliği yakalamasını bildi.
Bu VAR hakemleri kendilerince bir kolaylık bulmuşlar. Oluşan golü vermek istemedikleri zaman öyle bir ofsayt durumu belirliyorlar ki kimse de çıkıp bir şey diyemiyor onların çizdikleri ofsayt çizgilerine.
Banza'nın attığı golde, hakem Halil Umut Meler ters pozisyonda Wick'in Enis Destan’a yaptığı faulün golle sonuçlanacağını yemin ederim o faulü vermezdi. Banza golü atınca da "Ne yaptım ben?" dercesine, ne yapıp edip VAR hakemleriyle birlikte buz gibi golü iptal ediverdiler.
İkinci yarı futboluyla Trabzonspor, o kadar eksik futbolcusuna rağmen Kasımpaşa gibi bir deplasmandan bir puanla dönmesi kâfidir.
Üstelik kalesinde takımın yarı gücü Uğurcan’ın, defansta ise Saviç ve Pedro’nun olmadığını düşündükçe, bu Arif ve Eskihallaç’tan oluşan savunma bloğuyla iyi bile dayandı Trabzonspor denilebilir.
Gerçi ilk yarı bu kadar olumsuz olmalarının tek sebebi de akıllarının on gün içerisinde Galatasaray’la oynayacakları iki önemli maçta olup ayaklarının ise Kasımpaşa Stadı’nda olmalarındandı.