Kütüphanenin ne kadar da yalın bir anlamı var aslında; kitaplık, kitap evi. Kitaplık tanımlamasını çok daha sıcak ve davetkâr buluyorum doğrusu.

Ama yaygın kullanımda “kütüphane” var. Kütüphane; toplumsal kurumların en değerli olanlarından biridir şüphesiz. Zira bilginin toplanması, depolanması ve yararlanılmaya sunulması gibi kutsal bir görevi var. O kuşaklar arası iletişimi sağlayan bilgi cennetidir.

İlk insan Hz. Âdem’den günümüze; kitabın kutsal serüveni, kütüphaneler aracılığıyla devam etti. Bilinen eski kütüphane; Ninova kütüphanesinden, dünyanın en büyüğü sayılan Britanya kütüphanesine ve oradan belki de en genci olan Şana-Taka kütüphanesine, insanlık adına bütün kütüphanelere şükranlarımı sunuyorum.

Ninova kütüphanesini, Asur Devleti hükümdarı Asurbanipal M.Ö. 625 yılında Ninova’da kurdu. Britanya Kütüphanesini, emperyal bir devlet olan İngiltere 1753 yılında Londra’da kurdu. Şana-Taka Kütüphanesini, Bahattin Kabahasanoğlu 2022 yılında kendi köyünde kurdu. Peki, kim bu Bahattin Kabahasanoğlu ki bir kütüphane kurabiliyor?

Bir iş adamı mı, babadan miraslı varlıklı biri mi, yoksa Kültür Bakanlığı’nın desteğini alan kültürel girişimcilerden biri mi? Tabii ki bunlardan biri değil, o sadece bir kitap sevdalısı. O; kültürel birikimini, köyüne, kentine ve ülkesine açma özverisi sergileyen güzel bir insan.

***

Bahattin Kabahasanoğlu ile yollarımız, 80 öncesinde Beşikdüzü öğretmen lisesinde kesişti. Daha o günlerde; kitap ve sanat dünyasına ilgisi, geleceğe işaret gibiydi.

Bakırköy Halk Eğitim Müdürü, Malatya Kültür ve Turizm Müdürü ve son olarak Mersin Kültür ve Turizm Müdürü olarak görev yaparak kültür dünyasıyla bağını üst seviyede sürdürdü.

Bütün bu görevleri değerliydi şüphesiz. Ancak ikili sohbetlerimizde, “Daha kalıcı bir eser bırakma görevim var kardeşim, bunu nasıl yapacağım bilemiyorum.” diye dertlenirdi.

Ben de kendisine; “Müzikal yazdın, romanlar yazdın, hikâyeler yazdın, bunlar değerli ve kalıcı eserler. Daha da yazarsın; edebiyat dünyasında yerini aldın, bu girişimlerin oldukça değerli ve tatmin edicidir.” diyerek, kültürel görevini lâyıkıyla yaptığını söylerdim.

Ama O, hep yetmez tarafındaydı ve nihayet buldu. Daha kalıcı ve daha işlevsel bir kültürel hamlenin kütüphane olacağına karar verdiğinde emekli bir öğretmendi.

Emekli bir öğretmen olarak; sahilden 5 kilometre içeride bulunan Çınarlı köyünde bir kütüphane, hem de adam akıllı bir kütüphane kurmak. Doğrusu her babayiğidin harcı değildi ama o başardı.

Belli ki emekleri ulu bir çınara dönüşecek. Şana’da, köyünün ismiyle örtüşen bir kütüphane çınarı. Emekli bir öğretmenin nesi vardı ki bunu başardı?

Demeyin, yılların kültürel birikimi ve onca hizmetten edinilen deneyim büyük bir servetti. Bu servet; ya emeklilik sendromuna taşınacak ve heba olup gidecekti, ya da böylesine bir adım atılarak ölümsüzleştirilecekti.

***

Bahattin hocam, Trabzon’un kültür ve sanat dünyasına adınızı yazdırdınız. Üstelik lafla, sloganla ya da birilerinin himayesiyle değil, yapıp eylediklerinizle. Kütüphaneye kendi isminizi değil de; beldenizin ismini ve yöremizin en simgesel taşıtının ismini, “Şana-Taka” olarak vermeniz çok mütevazı bir yaklaşım oldu doğrusu.

Ayrıca, kütüphane mimarisinin takaya benzetilmesi, işin ne kadar önemsendiğini gösteriyor. Bana; bu girişimi nasıl tanımlarsın diye sorarlarsa, cevabım bellidir; “Yıllar önce kurulan bir hayalin, takaya bindirilmesi” ve şunu da biliyorum ki kütüphaneye yapılan her ziyaret “Şana-Takanın” yelkenlerini dolduruyor.

O halde sürekli “Vira Bismillah” dolayısıyla; kültür ve sanata ve tabii ki kitaba gönül verenler adına Bahattin Kabahasanoğlu’nu kutluyorum.

Peki ya şimdi? Biliyorum ki o şimdi, takanın dümeninde ve yeni hayallerinin peşindedir. 

***

Şana-Taka Kütüphanesi bize sızlanmak, eleştirmek ve laf üretmek yerine neler yapılabileceğini gösterdi. İyi niyetli girişimlerin nasıl da hızla yol alabildiğini gösterdi.

“Kitabın kıymetini kimse bilmiyor ki!” söyleminin pek de doğru olmadığını gösterdi. “En iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır” felsefesinin, sıradan bir insan tarafından nasıl hayata geçirilebileceğini gösterdi. Bir köyün çehresinin kısa sürede nasıl değişebileceğini gösterdi.

***

Okurlarım daha fazlasını görmek ve hissetmek isteyeceklerdir şüphesiz. O halde “Şana-Taka Kütüphanesini” ziyaret ederek, takaya binmek ve kitap denizine doğru yelken açmak gerek. Kütüphane; bütün içtenliği, sıcaklığı ve güler yüzüyle; ziyaretçilerini ve okurlarını bekliyor.