Çocukken pazar günleri fırınlarda peynirli sırası olurdu. Erkenden kalkıp gözlerimiz yarı kapalı kendimizi pide kuyruğunda bulurduk. Paketi alıp, o kokuyla eve heyecanla gitmemizi kim unutabilir ki... Babana sarılır gibi pidelere sarılıp büyüdük sokak aralarında. Bakkallardaki futbolcu kartlarını biriktirirken tuttuğumuz takım diye Trabzonsporlu oyuncu kartlarına başka bir hevesle, başka bir aşkla baktık. Hafta içi oynanan kupa maçlarında İlkokul öğretmenimizin skorları her teneffüsten sonra bize bildirmesini hiç unutmadık. Stadın yanından geçerken gözümüzü hiçbir zaman Avni Aker'den alamadık. Oralarda bulunurken demir kapıların aralarından boş stadı görmek bile bizim için ayrı bir mutluluktu. Onların özlemleri bizi yavaş yavaş bu sevdaya ortak etti. Ardından her çocuk gibi Trabzon'daki amatör futbol takımlarında oynadık. İdmanda ısınma hareketlerini yaparken, topa dokunurken, şut çekerken hep onları örnek aldık. Onlardan olmak istedik. Ne büyük gururdu onlardan olmak istemek. Ve yıllar geçti, çok kupa kaldırdık ama Şampiyonluk Kupa'sının kaldırıldığını görmek nasip olmamıştı. Resmi olarak en son benim doğduğum yıl Şampiyon olan Trabzonspor, yoğun hastalık yılının bitmesine yakın, rekorları alt üst edip, kendini aşarak, tabiri caizse büyük gösteriş yaparak; muazzam, muhteşem, harika gibi ifadelere nail olmuş bir şekilde Şampiyon oldu. Şampiyon olmuş bir takımın diğer takımlar tarafından kutlanılması "Futbolda medeniyet" olarak değerlendirilir. Futbol sonuçta temaşa oyunudur. Küfrün ve kavganın olmadığı tribünleri özlemle bekliyoruz. Adaletle yönetilen, hiçbir takımın hakkı yenmeden oynanan maçları hayal ediyoruz. Uçurtma sadece havada uçmaz ve rüzgarı çok sever. Gözlerinizdeki futbol ışıltısı, yüreğinizdekiyle aynı olsun. Uçurtmanız Bordoyla Maviyi, 2022 yılını hiç unutmasın.