Vicdan, insanın yaratılışında var olan ama geliştirmesi gereken bir ahlaki şuurdur. İyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı gösteren bir pusuladır. Vicdan aynı zamanda hak verme, adalet duygusudur.

Bazılarımız arkadaş ortamında, kalabalıklarda, resmi ortamlarda ne kadar vicdanlı olduğumuzu anlatır dururuz. Hatta vicdanımızın en büyük erdem olduğunu söyleriz. Oysa yapılan onca haksızlığın, adaletsizliğin, kayırmacılığın altında vicdanlıyım diyenlerin imzası vardır.

Belli bir makama gelmek için alternatifleri karalayan, gayri ahlaki suçlamalarla devre dışı bırakan tahammülsüz bir insan, vicdani duyarlılığını kaybetmiş demektir. Sahte delillerle, kurgu ve tertiplerle masum insanlara büyük suçlar isnat edenler vicdanını devre dışı bırakmış demektir.

Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakarlığın azaldığı yerlerde hile ve ahlaksızlık bu kadar artarken ve insanlar iki yüzlü olurken, paranın saltanatı ‘merhameti ve vicdanı susturmak için’ her türlü hilekarlığa başvururken!

Günümüzdeki kapitalizm yaşam biçimi ile toplumda insanlar bencil, kıskanç, hırsız, yalancı ve çıkarcı oldular. Özellikle insanı insan yapan değerler olan vicdan ve merhamet duygularını yok etmektedir. Çünkü çıkar ilişkilerinin yaşam biçimi olduğu yerde ne adaletten nede hakkaniyetten bahsedebiliriz. Sistem bizi sorgulamayan bir millet yaptı. Sorgulamayan insan içinde en kolay yol, toplumun çoğunluğuna uymak oldu.

Oysa biliyoruz ki inançsızlık devam eder ama zulüm devam etmez. Vicdanını devre dışı bırak insanların giriştiği zulüm ve tertipler bir noktadan sonra Arş-ı Ala’yı titretir ve ters tepmeye başlar. Çünkü hiçbir yalan ve haksızlık ilelebet sürmez.