Boztepe’nin rakımı 204, Zigana’nın rakımı ise kimi yerlerde 3000’e bile varabiliyor. Boztepe şehir merkezinde. Zigana ismi üzerinde dağ. Zigana zirvesini aşmak üzere devletimiz çift tüplü 15 km’yi bulan bir tünel yapıyor. Geçen hafta Sayın Ulaştırma Bakanı’nın da eşlik ettiği törenle Trabzon Maçka Başar Köyü’nden başlanılan ve Gümüşhane’nin Köstere Köyü civarında bitecek olan tünelin ışık görme töreni yapıldı.
2010 rakımlı Zigana zirvesinde yapılan ilk tünelle birlikte geçiş 1825 rakıma düşmüştü. Şimdi ise 1825 metrelik kot yeni tünelle birlikte 1212 metreye inmiş olacak. Çift tüplü yoldan geçenler belki farkında olmayacaklar ama yerin tam 932 metre altında seyahat edecekler. Yani Boztepe’nin yüksekliğinden nerdeyse beş katı yerin altından gideceğiz. Bu bilgileri neden aktardım?
Devletimiz bu denli yatırımı yapabilecek imkâna sahipken, denizlerin altından, dağların derinliklerinden yol geçirirken,2010 rakımlı geçişleri 1210 rakımlara indirmişken, hemen şehrin yanı başında bulunan 210 rakımlı Boztepe'nin tam tepesinden tünelle yol geçirip viyadüklerle şehrin tarihi siluetini bozma fikri nasıl oluştu?

Kanuni Bulvarı için bu geçiş zorunlu ise neden Boztepe’nin batı tarafından Cephanelik’in bulunduğu bölgeden giriş yapılıp Değirmendere ile bağlantı kurulmadı? Boztepe, Yenicuma, Arafilboyu gibi tarihi mahalleler yok edildi. Kamulaştırılmalara onca para harcandı. Viyadükler hem şehrin özgün yapısını bozdu hem de ekstradan masrafa yol açtı. Zigana gibi tarihin akışı içinde aşılması zor olan bir dağı çok kısa bir sürede tünellerle aşabilecek imkan ve kabiliyete sahip bir devletimiz var.
Neden Boztepe’de böyle bir tercih yapıldı?
Teknik ya da bilmediğimiz başka nedenlerle mi? Yanlışsa yanlış diyelim. Olan oldu bitti nasıl olsa.

Bu şehre izah edilmeli. Zigana’yı 932 metre derinlikte geçebiliyoruz da toplasan 200 metrelik Boztepe’yi en tepesinden tünel açıp aşma fikri kimden, neden çıktı?

***

KIŞ TURİZMİ YAPACAĞIZ DA HIDIRNEBİ’YE ULAŞABİLİRSEK

Eskiden beri Hıdırnebi’ye kışın çıkmak çok zordur. Köklü bir çözüm bulunamamıştır bu soruna. Oysa turizmle ilk tanışan yaylalarımızdan olan Hıdırnebi yaz kış turist ağırlayacak kapasiteye sahip bir yaylamızdır. Karayolları ağına alınmamış. Turizm yolları kapsamında değil. Eskiden İl Özel İdaresi ilgilenirdi yoluyla. Şimdi Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunda. Turistlerin kışın da ilgi duyduğu yerlerden olan Hıdırnebi’ye bu mevsimde tur otobüsleri çıkamamakta. Trabzon turizminde önemli bir yere sahip Yayla Turizmi açılımının ilk uygulama alanı olarak ismini duyuran Hıdırnebi yaz kış turizme ev sahipliği yapmak istiyor.
Geçit vermeyen karlı yollar zaman zaman kürenip açılsa da kalıcı bir çalışma yapılmadığından her kış aynı sıkıntı yaşanmakta. Yayla esnafının da şikâyetlerine yol açan bu durum Trabzon turizmine de olumsuz etki yapmakta. Kışın muhteşem güzelliği içinde Trabzon’a en yakın yaylada güzel bir vakit geçirmek isteyen turist ne yazık ki ulaşım engeline takılmakta. Geçen hafta bir tur otobüsü yolda kalırken, turistler bu konuda oldukça sıkıntı çektiler. Yayla esnafının gayretleri ile daha büyük problem yaşamadan tehlikeyi atlatan tur yetkilileri bu durumla karşılaşacağımızı bilseydik Hıdırnebi’yi programımıza almazdık diye sitem ettiler.
Bu arada yaylada ilk konaklama tesisi olarak açılan Hıdırnebi Yayla Kent de yıkılınca konaklamalı kış turizmi için yaylada kalınacak bir yer kalmamış oldu. Yıkılan Yayla Kent’in yerine ne yapılacak? İşletmesi nasıl olacak? Yatırımcı mı bulunacak, yoksa orası yeniden Orman Teşkilatına mı devredilecek? Onu da bilinmiyor henüz. Yolu karda kapanan, elektriği kesik bir turizm merkezinde de turizm faaliyeti beklenemeyeceğine göre ne yapmalıyız?
Trabzon’un turizminin çeşitlenmesi için kurulan komisyonlar, yapılan toplantılar, verilen demeçler bir işe yaramıyorsa nedendir bunca bürokratik çabalar. Bir işin bir sahibi olur. Her işin de bir uzmanı.

Yol açık tutulacaksa ilgili kurum işini yapar olur biter. Bunun için ne komisyonlara ne de toplantılara ihtiyaç duyulmaz. Gidilemeyen yerin müşterisi olmaz. Tur programına da alınmaz ve dolaysıyla da kış turizmi yapılamaz.
Ne demiş Halil Rıfat Paşa: “Gidemediğin yer senin değildir.”
Hıdırnebi Yolu’na acil çözüm bulmak gerek, kışın da turizm yapmak istiyorsak tabi.

***


İKİ DAĞ KÖYÜ HALLSTAD VE UZUNGÖL

Alp Dağları doğallığın, manzaranın, huzuru aramanın temiz hava ile bütünleşmenin, doğa sporlarının ve tabi ki nostaljinin turistlere sunulduğu destinasyonları ile meşhurdur. Hallstad diye Avusturya’nın küçük bir kasabası da Alp Dağları silsilesi içinde yer alan en iyi en güzel üç destinasyonundan  biri olarak cazip bir yer. Salzburg Eyaletinin Salzkammergut bölgesinde yer alan Hallstad aslında Birinci Dünya Savaşı sonrasında fakirliğin dibe vurduğu Almanya/Avusturya/İtalya hattında turizmden gelir elde etmek için planlanan Yüksek Alp Yolu güzergahında bulunan ve nüfusu bini bile bulmayan eski bir köy.
İtalya, Almanya ve Avusturya’da o yıllarda toplam 2000 km asfalt yol varken Yüksek Alp Dağ yoluna başlanması turizme umut bağlamaktı aslında. Yol yapıldı. Hallstad’a en fazla 100.000 ziyaretçi bekleniyordu. Altı metre genişliğindeki yolda turistler gezginler Alplerin doyumsuz güzellikleri içinden geçerken bugün milyonları ağırlayan önemli bir turizm merkezi oldu. Dağları gölleri, yaylaları vadileri turizme açarak gelir etmeye çalışan Avusturya bugünlerde özellikle Hallstad’a girişin azaltılması üzerinde duruyor.


Hallstad halkı, konaklayan turisti tercih ederken, kalan turistin gezici turistten daha çok para bırakacağına inanmakta. O yüzden gecelemeli turları tercih ediyorlar. Köy halkı yüzyılların içinde oluşan yaşam biçimi, kültürel karakterlerini, yapısal özelliklerini bozmadan yaşamlarını sürdürürken gelen misafirlere de, köyün ruhuna aykırı hareket edenleri çok ta sevmiyorlar. Akşam saatlerinde tüm yerler kapanıyor. Köy gerçek bir sükunetin huzur dünyasına dönüşüyor. Hemen dağa yaslanmış gibi duran özgün yapısı bozulmamış doğası, Hallstad’ı masalımsı bir havaya sokmakta. Aslında 20 dakikada gezilebilecek bu dağ köyünü bu kadar meşhur eden sadece özgün yapısının korunması.


M.Ö.2000’lı yıllarda çalıştırılan Tuz Madenleri ile Kültürel Miras Müzesi geçmişi yansıtırken, gölde tekneyle tur atmak, füniküler dağın tepesindeki tuz madenlerini ziyaret etmek gelir kaynaklarından biri. İki sokak bir meydandan ibaret gölün kenarındaki köyü belki 20 dakika gezerim diyebilirsiniz ama her köşesinden unutulmaz manzaraları ile sizi cezbeden köy, göl ve dağ görüntülerini inceleyip resim çekmeye başladığınızda bu süre bir kaç saate çıkabiliyor. 30.00’leri aşan günlük ziyaretçi sayısı nüfusu bini bile bulmayan köyün kapasitesini artık zorlamakta.

Bizim Uzungöl’e benzerliğiyle dikkat çeken Hallstad aslında bir yol projesinin üzerindeki tarihi köyün turizme kazandırılması ile turizme açılmış. Bizdeki Yeşil Yol projesine benzer bir çalışma.
1090 rakımlı Uzungöl, etrafındaki muhteşem güzellikteki çam ormanları içinde eski ismi Şerah olarak kırsal yaşamını sürdüren insanları ile varlığını sürdürürken turizmle tanıştığında aslında özgün yapısı hiç de bozulmamıştı.


Haldizen Deresi’nin önü dağlardan gelen taşlardan kapanınca oluşan Uzungöl, bugün Hallstad gibi binlerce turisti yüzlerce tesiste ağırlarken geçmiş yapısını koruyamayarak büyümesi bu güzel beldenin en büyük eksikliği.
Yaklaşık bir buçuk saatte Trabzon’dan rahat bir yolculukla ulaşılabilinen Uzungöl’ün Hallstad gibi hemen yanı başındaki tepelere fünikülerle yaylalarına çıkıldığını hayal ettiğimizde hiç de oradan geri kalan bir tarafı olmadığını anlarız. Fırsat kaçmış sayılmaz. İmar planı koruma amaçlı yapıldığında yeni yapılaşmalara yer verilmediğinde, kültürel değerlerine sahip çıkıldığında Uzungöl bugün gördüğü ilgiden daha çok ilgi görecektir. Bu arada Uzungöl’ün turizmle tanışmasında büyük emeği geçen Dursun Ali İnan’ın kurduğu müze tam da tarihi bir dağ köyünün geçmişini yansıtan önemli bir eserdir.

Bu ve buna benzer çalışmalarla Uzungöl neden bir Hallstad olmasın.
Gölse göl. Dağsa dağ. Tarihse tarih. Üstelik akşam saatinde de her yer kapanmıyor!
Bir fark daha var. Onu da siz yorumlayın artık. Hallstadlılar diyor ki, yeter daha çok turist gelmesin, böyle iyiyiz. Fazlasını bu köy kaldıramıyor. Uzungöl ne der bu duruma acaba?