Şu Amerika ilginç bir ülke! Yetmiş yıla dayanan ilişkilerimiz süresince; ne onlar bizi anlayabildiler, ne de biz onları anlayabildik! Peki ama buna rağmen nasıl oluyor da, yetmiş yıldır ilişkilerimiz bir şekilde devam edebiliyor sorusunun net bir cevabı yok!

1950’li yıllara dayanan Türkiye- ABD ilişkileri bu uzun süre içerisinde iniş ve çıkışlarla dolu bir görüntü sergiledi. Genellikle Türkiye’nin ağzına adeta bir şeker konularak oyalandırılıp, komik ekonomik hibelerle idare edilip yönlendirildiği bir seyirde devam etti bu ilişkiler. 

Bazen de “Kıbrıs Barış Harekatı” sonrasında olduğu gibi sert yaptırımlarla karşılaştı Türkiye! Hatta bununla da yetinmeyen Amerika; 1980 askeri darbesi sonrası bizzat bu darbe için “Bizim çocuklar başardı” diyecek kadar işi çığırından çıkardı. Ne zaman ki Türkiye uyanmaya başlasa, böyle durumlarda da, hemen bir Rus ve komünizm tehdidi ile Türkiye yola getirilir, uyanmasına müsaade edilmezdi.

15 Temmuz Amerikan patentli ihanet kalkışmasından sonra da Türkiye’de istediklerini elde edemediğini görmeye başlayan Amerika, kendisinden bağımsız ve çıkarlarına aykırı politikalar uygulamaya başlayan Türkiye’yi önce dikkate almadı. Süreç içerisinde eski numaralarını uyguladı ancak bunlarda yeterli olmadı. Sonunda Türkiye’nin aslında sıradan bir ülke olmadığını, köklü bir medeniyetin, kadim bir tarihin ve muhteşem bir milletin karşısında olduğunu anlayınca bize karşı yumruklarını sıkarak, kendisinin düşmanı olduğumuz gücüne bizi yükselterek gerçek kuvvetimizi anladığını açıklamak zorunda kaldı.

“Amerika’nın hasımlarıyla yaptırım yolu ile mücadele yasası” gereği Türkiye’ye karşı beş maddelik yaptırım kararı aldı. Bu bir bakıma şimdiye kadarki bütün Amerikan politikalarının sahtekârlığını ve nihayet iflas ettiğini ortaya koymaktadır. Gerçi her ne kadar ABD Dışişleri Bakanı Pompei; “ABD müttefiklerine zarar vermek istemiyor” palavrasını söylese bile, bir gerçek var ki o da şudur; Amerika Türkiye’yi “stratejik müttefiklikten” yok edilmesi gereken bir düşman konumuna yükseltmiştir.
S-400’leri bahane ederek Rus tehdidi ile uyutamadığı Türkiye’yi artık açıktan düşman ilan ettiğini beyan ettiğine göre, Türkiye’nin de düşmanlığının sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağı aşikârdır. Bu gün; Ortadoğu’dan, Uzakdoğu’ya, Afrika çöllerinden, Sibirya’ya kadar geniş bir kültür, kadim bir tarih envanteri olan Türkiye; Türklüğün muhteşem gücünü görerek, bindiği dalı kesmekten vazgeçmenin haklı gücünü temsil etmeye başlamıştır.

Azerbaycan’da, Karabağ’da, Suriye’nin kuzeyinde, Libya’da ve Doğu Akdeniz’deki baş döndürücü gelişmeler bu gücün göstergesidir.

Bugün Amerika’da 15 bin Türk öğrenci, 700 Türk bilim adamı, 500 bin civarında da Türk yaşamaktadır. Amerika ya, oradaki varlığımızda göz ardı etmemesini tavsiye etmekteyiz.

Yakın geçmişte İsrail’den 50 milyon dolara Heron alamayan Türkiye’nin, Ebabil kuşları gibi Karabağ’da Ermeni ordusunun başına Yerli üretim SİHA ve İHA’larla bomba yağdırmasından çok rahatsız olduğunu anladığımız Amerika’nın; Savunma Sanayi Başkanlığı ve mensuplarını, yaptırım listesine almasının başka bir izahı olamaz.

Bütün bu acı gerçekler karşısında bize düşen Amerika’ya kızmak değil, “kötü komşu insanı mal sahibi yapar” gerçeğine göre hareket edip, hiç durmadan çalışıp, yarınlarımızı inşa etmektir.