Fatih Eğitim Enstitüsü Trabzon’un ilk yüksekokullarından biri idi.

Sadece öğretmen yetiştirmek için açılmıştı.

Benim de mezunu olduğum FEE’li günleri kaleme alan birkaç mezun dostun dışında yazan pek yok. Bu dostların başında gelen emekli Akçaabat İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Salih Köse, o günleri bazen romantik ama çoğu zaman da duygusal üslubu ile kaleme alır. Bize o günleri yeniden yaşatır.

Geçen hafta kaleme aldığı öyle bir yazıyı okuduğumda düşündüm; o günler mi uzaklaştı bizden, yoksa biz mi çok seneler geçirdik sonrasında…

Ya da hayat girdabında dolaşıp dururken yorulduk mu?

 Fatih Eğitim Enstitüsü’nün değerli öğretmenlerinden bir grup.

Bence yorulduk.

Ama ne maziye küstük ne de bugüne.

Fatih Eğitim Enstitüsü'nü kazandığımda Tekke Mahallesi’nde oturuyorduk.

Rahmetli annem nasıl sevindi bir bilseniz... Çok iyi oldu. Hemen evimizin yanı başında... Bir de ilave ediverdi, ‘Dövüş kavga olsa bile hemen eve yetişirsin.’ diye.

Ana yüreği işte o yıllarda daha bir çarpardı endişeyle. Şükür o yılların sıcak günlerinde hiç kapanmadan eğitim veren ender okullardan biri idi FEE. Öğretmen olgunluğunu o yıllarda taşıyordu öğrenciler. Bir de okul yönetimi çok hassastı tabi...

 FEE'nin meşhur bahçesi Çamlık

Gece okumanın da tadı bir başkaydı. Çoğu İlkokul öğretmeni tecrübeli arkadaşlarımız gece öğrenci gündüz öğretmendi. Ve biz onlara hocam diye seslenirdik. O yıllarda başlamıştı gazetecilik günlerimiz aynı zamanda.

Türkçe/ Edebiyat bölümü öğrencisiydik ya, elimiz de kalem tutuyordu. Her şeyden önce de ne bulursak okuyorduk... O yaşlarda bir grup arkadaşımızla nerdeyse Trabzon'da yayın yapan tüm gazetelerdeki yazar, muhabir, yazı işleri müdürlüklerinde çalışıyorduk.

FEE'nin meşhur bahçesi Çamlık

Akşama doğru, okulun tahta merdivenlerinden solgun ışıkların titrek aydınlığında sınıflarımıza doğru çıkarken derse zamanında yetişme telâşındaydı çoğumuz.

Sınıf başkanı yoklama yapar mevcudu belirler hocalarımızı beklerken sohbetlerimiz gecenin bir vaktindeki arkadaş grubunun buluşması gibi idi. Bu arada sınıf başkanı idim. Hem de seçimle gelen bir başkan... Ne havalıydı dersem de sorumlulukları da yok değildi hani o kargaşa yıllarında.

ÇAMLIK YERİNDE DURMALIYDI

Çamlık başka âlem. Henüz ağaçlar kesilmemiş. Okul yapıyoruz diye bir okulun bütünlüğü bozulmamıştı. O iş bir hata idi. Koskaca tarihi binanın tamamlayıcısı binadan daha da yaşlı çam ağaçları kesilerek Kız Meslek Lisesi yapıldı o bahçede. Oysa o yıllarda okul yapılacak o kadar yer vardı ki Trabzon'da... Ama herhalde nasılsa arsa hazır ağacın lafı mı olur, kamulaştırma maliyeti de yok mantığı hakim olmuştur o kararda.

O çam ağaçları bize maçlarda arkadaşlık yapar hatta pas atardı. Topu ağaca çarpıtıp paslaşır, çoğu zaman da çalım attığımız olurdu o güzelim çamlarımıza. Sadece öğrencilerin değil mahallenin gençlerinin de oyun alanıydı Çamlık... Nasıl bir öngörüydü bilemem ama şehrin içinde bir yüksekokulun bahçesine okul yapmak neyin aklı idi. O yıllarda okul yapılacak başka yer bulunamaz mıydı?

Şimdi KTÜ’nün bahçesine okul yapmaya kalkılsa izin verilir mi?

Ya balkonlar. Aralarda çamlığa karşı havalanmalar... Şakalaşmalar... Kantinimiz de vardı. Evimiz okulun iki kapı aşağısındaydı ama kantin sohbetlerinden ayrılıp da bir koşuda yemek işini aradan çıkartma gibi hiç düşüncem olmadı.

ANILARDA Nemlioğlu KonağıFatih Eğitim Enstitüsü

Bir de gurbette olan arkadaşlarımız vardı, evlerinin sıcaklığını arzulayan... Birlikte olmamızın bile bir nebze olsun hasreti hafiflettiğini kendileri söylerdi.

Kızlı erkekli arkadaşlıklarla zaman zaman Ganita’da edebiyat dersleri yapmak ayrı bir güzellikti. Cebimizde bir çay simit parası bulunurdu her zaman.

Ganita’nın Karadeniz’e uzayan balkonunda geleceğe dair hesap yapmakta olan arkadaşlarımız da yok değildi, güneş olanca güzelliği ile batarken. Hesaplar tutmuştur mutlu günleri yakalamışlardır inşallah.

FEE tam bir eğitim yuvası idi.

Öğrencileri bilerek seçmiş ve okula kaydolmuştu. Hepsinin amacı öğretmen olmaktı. Şimdiki gibi puanı nereye tutarsa değildi amaçları.

Öğretmenlerimiz çok kültürlü, yetişmiş, kitap yazmış, insan ve daha da önemlisi bizim gibi gençlerin psikolojisini çok iyi anlayan eğitimcilerdi.

Ve biz o okula Ali, Hasan, Hülya, Emine, Fatma, İsmail Mehmet gibi isimlerinden başka unvanı olmayan gençler olarak girdik, öğretmen ve yönetici olarak ülkenin dört bir tarafına dağıldık.

Bir tatlı yaşanmışlıktı.

Geldi geçti.

Aramızdan ayrılan arkadaşlarımıza, hocalarımıza rahmet, yaşayanlarımıza sağlık diliyorum.

MİMAR SİNAN ANITI YERİNİ BULDU

Eski Hükümet Konağı, restore edilip Valilik olarak hizmet vermeye başladıktan sonra tarihi bina önündeki Mimar Sinan Anıtı nereye konacak diye kamuoyunda bir tartışma yaşanmıştı. Geçen hafta “Mimar Sinan Anıtı Yerini Arıyor” başlıklı yazımda konuyu tekrar gündeme getirmiştim. Trabzon Mimarlar Odası Başkanı Müslüm Hamzaçebi, restore edilen Eski Hükümet Konağı önünde bulunan Mimar Sinan Anıtı’nın nereye konulabileceği ile ilgili yazımız nedeniyle yaptığı açıklamada, Koca Sinan’ın hatırasının Mimarlar Odası bahçesinde sergilenmesinin uygun olacağı düşüncesiyle harekete geçtiklerini belirtti.

Hamzaçebi, Mimar Sinan Heykeli ile ilgili olarak Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu ile görüştüklerini, Mimarlar Odası’nın bahçesine anıtın yerleştirilmesi konusunda mutabakata vardıklarını anlattı.

Hamzaçebi, Sinan Anıtı’nın onarım ve bakımı bittikten sonra Mimarlar Odası bahçesinin uygun bir yerine konulacağını belirterek, “Mimar Sinan, Türk ve dünya mimarlık tarihinin en büyük üstatlarından biridir. Mimarlar odasının bahçesinde böyle büyük bir dehanın anıtının sergilenmesi bizim için çok anlamlıdır.” diyerek, yakında heykelin yeni yerine konulacağını söyledi. Mimarlar Odası Başkanı’nın duyarlılığı ile anıtın en çok yakışacağı yer olan Mimarlar Odası’nın tarihi tescilli binasının bahçesine konulması ve sahiplenilmesi kamuoyunda da olumlu karşılandı.

YETİŞTİĞİ İLİN İSMİNİ TAŞIYOR AMA TRABZON'DA İLGİ GÖRMÜYOR

Doğrudan Trabzon adını taşıyıp marka olmuş bir kaç ürün sayın dediğimizde hepimizin aklına “Trabzon Ekmeği, Trabzon Pidesi, Trabzon Hasırı, telkârisi, Trabzon Dokuması ve Trabzonspor” gelir.

Ama bütün dünyada bu şehrin ismi ile anılan bir meyve var ki onun varlığı nedense önemsenmez.

Bu meyvenin adı Trabzon Hurmasıdır. Ana vatanı Çin ve Uzakdoğu olmasına rağmen Trabzon'a İpek Yolu vasıtasıyla yüzyıllar öncesinde gelip anavatanını aramadan bu toprakları benimseyip dikildiği toprakların ismi ile dünya literatüründe yer almış olan Trabzon Hurması gereken değeri bulamıyor.

TRABZON'UN MARKA DEĞERİDİR

Eski Tarım İl Müdürlerimizden Ali Çankaya'nın da bir sohbette söylediği gibi çok yararlı bir meyve olan Trabzon Hurması mitolojilerde “cennet meyvesi” olarak da anılıyor.

Deneyimli bir tarımcı olarak Trabzon Tarım İl Müdürlüğü yapan Ali Çankaya dostumuz bakın Trabzon Hurması hakkında neler diyor:

“Trabzon Hurması tıpkı bu kentin ismini taşıyan Trabzon Hasırı, Trabzonspor gibi bir markadır.

Ticari İpek Yolu ile yüz yıllar öncesinde bu meyve ile tanışan bölge, Batum da dahil olmak üzere o günkü idari merkez konumu itibari ile Trabzon Hurması adı ile özdeşleşerek literatüre bu isimle girmiştir. Trabzon'da bol çeşidi vardır. İklim olarak ilimiz bu meyvenin yetişmesinde uygun bir durum arz etmekte. Güney ve batı bölgelerimizde diğer adı ile Cennet Meyvesi olarak da anılır. Başta A vitamini olmak üzere birçok vitamini bünyesinde taşır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Mide ve bağırsakların sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Göz sağlığını korur. Cildi iyileştirir. Gençlerin ve özellikle yaşı ilerlemişlerin bu meyveyi tüketmesinde yarar var.”

Peki, böylesine önemli bir meyveden Trabzon olarak nasıl yararlanıyoruz?

DEĞERİ BİLİNİYOR MU?

Ağaçları koruyup kollayıp çoğaltıyor muyuz?

Maalesef kıymetini bilen bir kaç ailenin dışında bu meyveye önem veren olmadığı gibi ilgililer de Trabzon’un doğrudan adını taşıyan bu meyvenin ticari anlamda piyasaya sürümü konusunda çaba göstermemekte.

Trabzon Hurmasının kurusu çok tüketiliyor. Ama köylerimizde maalesef bu ağaçlar giderek yok olmakta.

Trabzon Hurması dayanıklı bir meyve değil. Zamanında  tüketilmesi gerekir.

Bu yüzden çerezlik atıştırmalık meyvelerin içinde yerini alabilmesine yönelik tesisleşme gerekiyor.

Güneşte kurutulan ev üretimi Trabzon Hurması çok sevilerek tüketilen bir meyve.

Çikolata türünü sadece çocuklar değil herkes severek tüketiyor.

İsmini dünya piyasalarında duyuran bu meyvenin şehri olarak fındığın yanı sıra gelir getirici çalışmalara başlamak lazım.

Ticaret Sanayi Odası, Tarım İl Müdürlüğü, Valilik ve üreticiler el ele verip bahçelerde süs unsuru olarak değil, gelir getirici bir ürün olması yönünde çalışmalı.

İnovatik düşünce sistematiği içinde üretimden, pazarlama ve ürün çeşitliliğine kadar süreç içinde mevcut kaynağı değerlendirerek yeni bir gelir kalemi oluşabilir.