KADER Mİ?
Bugün yaşanılan kimi ölümler “kadere” bağlanırken, insanların eksikleri, yanlışları, önlemsizlikleri neden “yazgı” diye Tanrı’ya mal ediliyor? Tanrı kocaman bir kafa vermiş iki omuz arasına. “Öğren, bil, önlemini al” demiş. Kendi yasaları içerisinde doğal olaylar yaşanırken, “boş bulunma, önlemsiz kalma” demiş, “düşünen her insanın her olaydan alacağı dersi de vardır” demiş… “Ders al, hazırlıksız yakalanma!” demiş. “Bilgin var, becerin var, kullan” demiş. Tek girişi çıkışı olan bir fabrikada çalışan çocuk ve kadınların ölümünü hangi kafa “kadere bağlayabilir?” Bağlıyorlar işte!
Bakıyoruz dünyanın pek çok yerinde depremler oluyor, seller vuruyor, heyelanlarla dağların yamaçları kopuyor, yüzey şekilleri değişiyor, göller meydana geliyor, çığlar kopup düşüyor, yangınlar iş yerlerini, fabrikaları küle çeviriyor, maden ocakları-galeriler çöküyor, sular basıyor, grizular patlıyor. İnşaatlarda, tersanelerde her gün onlarca işçi can veriyor, göçük altında facialar yaşanıyor… Ama dünyanın hiçbir yerinde iş kazası ölümleri ülkemdeki gibi olmuyor. “Kader” diye geçiştirilmiyor, önlemler gözden geçiriliyor, bulunan ihmaller, hatalar, yanlışlıklar, görevi kötüye kullanmalar cezalandırılıyor, bizde “ödüllendiriliyor”, “senden değil, Allah’tan” diyerek işler örtbas ediliyor, ölen öldüğü ile kalıyor.
Türkiye’de 2024’te iş kazalarından ölen insan sayısı 1897, çalışan işçi sayısı 32.491.000; Almanya’da iş kazalarında ölen insan sayısı 307, çalışan insan sayısı 45.861.000’dir. Türkiye’den 13 milyon daha fazla olmasına rağmen Türkiye’de iş kazalarında ölen insan sayısı Almanya’nın altı katı… El insaf yahu! İnsan biraz utanır, sıkılır.
Zaman zaman siyasiler açıklama yapıyor: Maden ya da kömür ocaklarında yaşanan katliam gibi kazaları, “fıtratında ölüm var” gibi açıklamalarla akla, bilime ters düşerek açıklıyorlar, inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Salt Türkiye’de kömür çıkarılmıyor, maden galerisi vurulmuyor. Örneğin Almanya’da, Japonya’da, Amerika’da, İngiltere’de, Fıransa’da katliam gibi kazalar yaşanmıyor. Depremler oluyor, on binler, yirmi binler, elli binler ölmüyor. Japonların din ve Tanrı anlayışı ile Museviliğe, Hıristiyanlığa, Müslümanlığa inananların Tanrı anlayışları çok farklı. Doğal olayların ve iş kazalarının dinsel ya da Tanrısal bir “cezalandırma” ile ilgisi olsa her ülkede benzer olaylar yaşanacaktır. Görüyoruz ki, Türkiye’de 1897 insan iş kazalarında can verirken Almanya’da 307 insan ölüyor. Bu orantısızlığı Tanrısal bir cezalandırmada aramak akla ziyandır. İş kazaları, önlem almayıp işi Tanrı’ya havale etmekle yaşanıyor.
Önlem almak olası olayları önceden düşünerek en az zararla geçiştirmek için yapılan öngörü eylemleridir. Örneğin “çalışan insanların iş güvenliğini sağlamak için” şansa yer vermeden önlem almak; depreme dayanıklı evler, binalar, köprüler, yollar yapmak; depreme ilk saatlerde müdahale edecek ekipler, uzman insanlar yetiştirmek; ölüm olayları en çok ilk gün içinde gerçekleştiği düşünülürse, sağlık ve insani yardımları acilen yetiştirmek… Çığ ve heyelan bölgelerini, sel yataklarını yerleşime açmamak gibi önlemler ilk akla gelenlerdir… Maden ve kömür ocaklarında yanlışsız kazı ve galeri yapılmasını sağlamak, metan gazı ölçümlerini aksatmadan ve ihmale yer vermeyecek biçimde yapmak… Fabrikalarda, atölyelerde işçinin sağlığını her şeyin üstünde tutmak…
Bu önlemler alınmadan, gerekli teknik cihazlarla tesisler donatılmadan meydana gelecek iş kazaları KADER DEĞİLDİR. SALT SORUMLULARI KURTARMA, HESAP SORMAMA, YARGILAYIP CEZALANDIRMAMA EYLEMİDİR.
Türkiye için kader olan kazalar Almanya için neden kader değildir?
Türkiye için kader olan depremler Japonya için neden kader değildir?
Tanrı’yı işe müdahil etmek sorumluluktan kaçmaktır, bilgiye, düşünceye, insan beynine ihanettir. Yapılması gerekenleri yapmamaktır.
Bakınız: Bir iş yeri. İZİNSİZ.
Bir iş yeri: ÇALIŞMA RUHSATI YOK.
Bir iş yeri: ÇALIŞANLARIN SİGORTASI YOK…
Bir iş yeri: YANGIN MERDİVENİ YOK…
Bir iş yeri: DENETLEYENİ YOK,
Bir iş yeri: SORUMLUSU YOK…
Tüm bu yokluklara karşı tek bir giriş çıkış kapısı var. O da yaşatmaktan çok öldürmek için! Ondan sonra kalk, “bu kaza kaderdir” de. Oldu mu? Fabrikanın adresi denetçiler tarafından bulunamamış. Bu nasıl aymazlıktır? Anlamak mümkün mü? Gogul Efendiye soramadılar.
Sorumlular diyoruz: Toplum adına işçilerin yaşam garantisini, çalışma barışını, emeğini, iş gücünü koruyup kollayacak ve denetleyecek “devlet yetkilileri ve işverendir. O iş ve çalışma ortamını onlar kurdular. Denetleyip yasal önlemleri almadılar. Yangında üçü kız çocuğu, üçü kadın altı İNSAN can verdi. Sonra KADER, dediler, BU İŞİN FITRATINDA ÖLÜM VAR dediler. Ne olacak şimdi, “tüm canlıların FITRATINDA ÖLÜM VAR DİYE YAŞAMADAN ÖLMELERİ Mİ GEREKİR?”
Üç kız çocuğu ve üç kadın! Öyle ya onların da fıtratında ölüm var, ama erkeklerden daha çok. Anneler gününün doğmasına neden olan “cinayet gibi” fabrika yangınında da onlarca kadın can verdi. Ve hala bu ülkede kadınların can güvenliği yok. Sadece iş yerinde değil. İstenmeyen, boşamayan kocalar, eski kocalar, boşama aşamasında olan kocalar ve sevgilileri tarafından kadınlar hiçbir yasal sorumluluk duyulmadan hunharca, gaddarca, zalimce, polisin, çocuklarının gözü önünde ve sokak ortasında öldürülüyorlar.
Her şey Allah’tan beklendiği için önlem alınmıyor, kimse sorumlu tutulmuyor, yasalar uygulanmıyor!
Sevgiyle, esenlikle kalınız…