Mimar Sinan'ın 400. ölüm yıldönümü anısına eski Hükümet Konağı önüne dikilen Sinan anıtı tarihi Hükümet Konağı’nın restoresi sırasında anlamına uygun bir başka yerde değerlendirilmek üzere kaldırılmıştı.

Büyük Türk Mimarı Sinan'ın anısını yaşatmak üzere harekete geçen Trabzon Mimarlar Odası Başkanı Müslim Hamzaçebi, Sinan heykelinin yerinin meslektaşlarının yanı olduğunu düşünerek çalışmaları başlattı.

Heykelin bakım onarımı tamamlandıktan sonra da Mimarlar Odası'nın bahçesinde yerini aldı.

Oda Başkanı Hamzaçebi:

“Mesleğimizin ve Türk Mimarlık tarihinin en önemli ismi olan Sinan'ı meslektaşları ile buluşturduk.

Mimarlar Odası olarak Sinan'ın heykelinin yerinin Oda'nın bahçesi olacağı düşüncesi kabul gördü ve Vali Bey’le yaptığımız görüşmeler sonunda anıtı restore ederek yeni yerine, Mimarlar Odası bahçesine taşıdık.”

Mimar Sinan heykelinin Mimarlar Odası bahçesine yerleştirilmesi kamuoyu tarafından da olumlu karşılanırken herkesin ortak kanaati, “Anıt tam yerini buldu. Mimar Sinan artık meslektaşları ile birlikte.” şeklinde.

Evet, Sinan heykelinin akıbeti ne olacak diye kamuoyunun merakı da böylece sona ererken anıtın onarımı, layık olduğu yeni yerine taşınması konusunda hassasiyet gösteren Mimarlar Odası Başkanı ve yönetimine de kamuoyu adına teşekkür ederiz.

TRABZON İÇİN YENİ PROJELER DÜŞÜNME ZAMANI

Tam da zamanı.

Seçime çok az zaman kaldı.

Seçim çalışmalarında siyasilerin bu şehir için neler yapacaklarını projelendirip anlatma zamanı.

Ama öyle şunu yapacağız bunu yapacağız diyerek geçmiş yıllarda vaat edilip de gerçekleşmeyen projelerden olmasın.

Trabzon'un en büyük sorunu nedir?

Önce bu soruya cevap bulmak gerekir.

TRABZON'UN EN BÜYÜK SORUNU İŞSİZLİK

Evet, Trabzon'un en büyük sorunu nedir diye sorduğumuzda halkın öncelikle geçim derdi ve işsizlik olduğunu belirtmesi kadar normal bir cevap bulamazsınız.

Bir evde yetişkin iki çocuk var diyelim.

İkisi de meslek ve diploma sahibi.

İkisi de meslekleri ile ilgili ne iş olsa yapabilecek gençlik enerjisine sahip.

Peki, nerde çalışacaklar?

KPSS'ye girecekler.

Yeterli ya da az bir puan alacaklar.

İki durumda da işe giriş şansları çok zayıf.

Bıraktık torpili, kayırmayı, mülakatı, kazanıp kaybetmeyi, O kadar çok işsiz genç nüfus var ki bir türlü sıra gelmiyor işe girmeye.

Bir başka eve gidelim, üniversite mezunu gençlerin yaşadığı evde değil de sanatkar gençlerin ikamet ettiği eve...

O gençler de meslek sahibi, çoğu meslek liselerinden mezun. Peşinden de meslek yüksekokullarını bitirmişler. Tam bir teknik ara elemanları.

Onlar da işsiz.

Bir grup ailenin çocukları da var ülkenin her yerinde olduğu gibi Trabzon'da da:

Onlar da ancak ilköğretim okulunu bitirebilmişler ya da liselerden sonra eğitim şansı bulamamış.

Meslek sahibi değiller.

Çıraklık, ustalık çarkından geçmemişler.

Sonuçta vasıfsız atıl bir işgücü...

Üniversite mezunu işsiz.

Meslek Yüksek Okulu mezunu işsiz.

Yeterli eğitim alamayan işsiz.

Trabzon’un böyle bir sorunu var.

Tek istihdam kapısı belediyeler.

Onlar da zor durumda.

Şişirilmiş çalışan sayısıyla eleman çalıştırıyorlar.

Sonuçta Trabzon'da ekmek kapısını aralamak zor.

YENİ SÖZLER SÖYLEME ZAMANI

Tamam artık devlet işletme, fabrika açmıyor eskisi gibi. Özel sektör ağırlıklı bir ekonomik model işliyor.

Lâkin Trabzon gibi coğrafi şartları dezavantajlı bölgelerde yatırım yapma niyeti olan özel sektöre kolaylıklar sağlanamaz mı?

İmalat, sanayi, üretime dayalı tesisler, yeni yüzyılın getirdiği teknolojik imalat, bilişim dünyası, yazılım sektörü, hayvancılığın modernize edilip artı değer sağlayan tesisleşme, fındık gibi ulusal ürünün işlenmesi, balıkçılık sektörünün geliştirilmesi vb. iş dallarının istihdama yönelik modern işletmeler haline getirilmesi mümkün olamaz mı?

Düşünebiliyor musunuz en az 10 tane işletme açılmış ve her biri 500 kişiye iş imkanı çıkmış.

5000 işsiz iş bulmuş.

İnanın her evde bir çalışan evine ekmek getirmeye başlar.

Evet seçim döneminde halk da bu tür talepleri sıkça dile getirmelidir.

Türkiye'nin yeni yüzyılına odaklanmışken, Trabzon'un yüz yılında yıllarca olduğu gibi yine işsizlik gündemde olmamalı.

Devlet ve Millet el ele diyoruz, devlet gereğini yerine getirmeli. İş insanları da sermayelerini üretime yönelik işletmelere yönelterek istihdam sorununa merhem olabilmeli.

Yoksa Uzunsokak'ta, Kahramanmaraş Caddesi'nde, Meydan'da boş boş gezen her gün artan sayıda çok genç insan görmeye devam ederiz.

Trabzon’a yeni bir düşünce, farklı bir yaklaşım, radikal çözümler gerek.

Bakın yapılan planlamalar ve geçmişten bugüne sürdürülen çalışmalarla turizm bu ilin kurtarıcı istihdam sağlayıcı sektörü haline geldi.

Bir türlü gelmeyen demir yolu geldiğinde taşıyacak ürünümüz olmalı.

Evet, şimdi tam da “yeni şeyler söyleme zamanı”

Bu kentin yeni ufuklara ihtiyacı var.

Denizin ötesini görmek gerek.

Yoksa yapılan yollar, açılan tüneller fabrika bacalarının tütmediği bir ilde ancak yolcu taşır. Ya da ihtiyacımızı karşılamak üzere dışardan yiyecek, imal edilmiş mamul taşır.

Üretim... Üretim... Üretim... İşsizliğin de çaresi, gelişmenin  de ilacı...

Yönetenler, yönetmeye aday olanlar Trabzon'a bir de bu gözle baksınlar.

Tarım yok.

İmalât sanayi yok.

Üretim bitmiş.

Hayvancılık can çekişiyor.

Denizden yeterince verim alınmaz.

Toprak işlenmez.

Fabrika bacası tütmez.

Eee nasıl olacak bu iş?

***

MASUM ÇOCUKLARDIK DENİZİ TAŞLAYAN

Keşke atmasaydık

Denize o taşları

Güzel de sekiyorlardı hani

Şöyle bir güzel kavrayıp

Fırlatınca denize

Bir iki üç dört

Takla atıp

kıyıdan

Uzaklaştıkça

Bir sevinç

Bir gurur

Sorma gitsin...

Oyuncağımızdı

Aslında dalgalarla şekillenen

O yassı taşlar...

İşimiz gibiydi taşlamak

Denizi

Avare günlerimizin

Can sıkıntısını gideren

Tur atıp dururken

Gelirdi akla

Uzunsokak’ta

Birden denize inmek...

Ya da Ziya Bey'de

Maç sonrası

Teri kurumadan

Karadeniz’in serin sularında

Kulaç atmaya...

Kemerkaya Ganita

Bir koşuluk

Uzakta.

Oysa biz masum

Çocuklardık

Ve olanca masumluğumuzla

Denizi taşlardık

Ve de günahsızdık

İlk taşı o yüzdendir

Biz atardık.

Ve sonrasında

Karadeniz’in kıyısında

Dalgalarla

Sarmaş dolaş olurduk...

Bizimle idi zaten

Deniz

taşlamakta değildi

Niyetimiz...

Maksat

Kucak açsın

Biz geldik diye dalgalar...

Şimdi

martılar da

Terk etti

Göremez oldu

Çocuklar

Bir tek taş atamadan

Sahili...

Balıkçı Ali ağa da

Bıraktı ağları

Buraya kadar

Diyerek...

Üzülme çocuk

Bulabilirsen

Uzunkum’u Sotka’yı

Kemerkaya

Ganita’yı

Yine ara

O güzelim yassı

Yuvarlak taşları.

Sektir bahtı Karadeniz’e

Bulabilirsen ama...

Avare

Günlerinde yine taşla

Korkma...

Sen değildin suçlusu

Öyle iki taşla

deniz zaten dolmazdı ki

Ve sen masumsun çocuk

İlk günahı sen işlemedin ki...