NEREDE BİZİM
BAYRAMLARIMIZ
Bu ülke dini bayramlarda değil, milli bayramlarda bayramın güzelliğini doyasıya yaşardı. Günler önceden 19 Mayıs, 23 Nisan ve 29 Ekim provaları başlar; okulları ve çocukları bir heyecan sarardı. Bayramlarda insanlar stadyumlara koşar, ilin valisi, belediye başkanı ve garnizon komutanı vatandaşların bayramlarını kutlar, devlet milletiyle kucaklaşırdı. Bütün ülkede ve dünya çapındaki dış temsilciliklerimizde yalnızca kamu kurumlarına değil, evlerin balkonları da Türk bayraklarıyla donatılırdı. Son 25 senede o muhteşem bayramlarımızı unuttuk; usulen çelenk sunumu ve takdim törenleri ile bayramlarımızı sonlandırdık. O eski bayramları unuttuk.
Şimdi bakın, Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlıymış, kıta değilmiş; bundan dolayı jandarma subayları garnizon komutanlığı yapamazmış. İyi de, jandarmanın subayları KKK, DKK, HKK subayları da aynı okulda okuyor, mezun oluyor, sınıflara ayrılıyor; jandarma subayı olunca garnizon komutanlığı yapamıyor. Bu nasıl bir uygulamadır? Peki, bu uygulama ne zaman başladı? Son 25 yıldır.
Peki ne oldu? Jandarmanın paşası garnizon komutanlığı yapamayınca bir ara vali ve belediye başkanı ikili protokol yapıp Anıta çelenk sundu; Türk ordusunun çelengi sunulmadı. Bu hiç olmadı, yakışmadı. Peygamber ocağı Türk ordusu neden temsil edilmiyor? Denilince mevcut ordu karargahlarından jandarma komutanından daha kıdemli paşaları illere göndermeye başladılar. Misafir paşa ilin bürokrasisini ve milleti tanımıyor, hiç kimseyle kucaklaşamıyor, milli bayramlarda amacına ulaşmıyor. Hani derler ya, “Bir deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkartamaz.” İşte benim bayramlarım da böyle güme gitmiştir!