Türkiye Cumhuriyeti’nin kara sınırlarını her türlü tehdit ve tacize karşı korumak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevidir. Aynı şekilde “Mavi Vatan” diye nitelendirilen denizlerdeki kıt’a sahanlığı ve havadaki hükümranlık alanının korunması da yine aynı şekilde Deniz ve Hava Kuvvetleri’ne ait bir görevdir.

Geçmişte de olduğu gibi son dönemde de komşumuz Yunanistan’ın denizde ve havada yaptığı sınır ihlalleri artıyor. Bu yıl Yunan tarafının havada 258 ihlal, 158 kez de taciz yaptığını açıklayan T.C. Milli Savunma Bakanlığı, bu tür ihlalleri gün gün, saat saat kaydedip karşılığının “misli’ ile verildiğini açıkladı. Adına dog fight (İt dalaşı) denilen bu gibi caydırıcı manevralar bazen istenmeyen olaylara sebep olmakta, telafisi çok zor sorunlar doğurmaktadır. Şurası gerçek ki, bu tür sorunları en çok komşu Yunanistan ile yaşıyoruz. Son yıllarda Rusya ve Suriye ile yaşanan krizlerde bu tür tacizler uçak düşürülmesine kadar gitmiştir. Diğer komşularla bu tür sorunlar yaşandığını söylemek zor, ama zaman zaman terörle mücadele için biz de Irak topraklarına ve hava sahasına sıcak takiple giriyoruz.

Bu anlamda baktığımızda Türk hava sahasının “Yol geçen hanı” olmadığı ve gece gündüz kontrol altında olduğundan hiç şüphemiz yok. Ancak, internette hava trafiğini canlı takip eden sitelerde yabancı tescilli (askeri ve sivil) uçakların geçişleri gözümüze çarpıyor. Elbette, bu uçuşları ilgili makamlar da görmektedir. Nereye gittiğini deklere etmek zorunda olan bu uçaklar, neyi ve kimi taşıdığını her zaman doğru olarak söylemezler.

Şüpheli durumlarda inişe zorlanan bu gibi uçakların dost olmayan ülkelere ve bölgelere silah ve mühimmat taşıdığı ortaya çıkmakta. Askeri alandaki bu tür uçuşların uçuş güvenliğini de tehlikeye soktuğu bir gerçek. Fakat bu uçuşların sayıca çok olmadığı, asıl tehlikenin her gün tepemizden geçen sivil havacılık trafiğinden kaynaklandığını söylemek daha doğru olur. Türkiye, bulunduğu konum itibariyle dünyanın belki de en stratejik bölgesindedir. Bu durum askeri anlamda avantajlar sağlamakla birlikte yüzlerce sivil uçuş bizim için tehlike yaratmaktadır.

Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı (Eurocontrol) raporuna göre, sadece Avrupa hava sahasında 2019 yılında 11.11 milyon uçuş gerçekleşmiş ve hava trafiğine günlük ortalama 200’den fazla uçuş eklenmiş. Bu artıştan Türk hava sahasına günlük 50 uçuş payına düşeni almıştır.

Bu uçaklar, Eurocontol’e, 2019 yılındaki rakamlara göre 8 milyar Euro’ya yakın yol ücreti öderken, aynı yıl sadece THY de Eurocontrol’e 295 milyon Euro gibi az sayılmayacak bir ödeme gerçekleştirip en fazla ödeme yapan ülkeler arasında 5’inci sırada yer almış. Türkiye (Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü) 2019’da Eurocontrol’den en fazla yol ücreti tahsil eden ülkeler arasında 397 milyon Euro (Bu paranın bir kısmının veya hepsinin DHMİ personeline dağıtıldığı söylenir.) ile 6’ci sırada yer almış olmasına karşın bu işin karı zararını öder mi diye bakmalıyız, çünkü meselenin önemi burada yatıyor.

Resmi verilere göre, Avrupa’da 2019 yılında 210 milyon ton karbon salınımı gerçekleşerek, bir önceki yıla göre yüzde 2.7 oranında artış olmuş. Şimdi bu rakamın daha yüksek olduğu bellidir.

Yılda 150 bine yakın uçağın Türkiye’nin hava sahasını kullandığı gerçeğinden hareketle uçuş güvenliğinin gerçekten tehlike altında olduğunu söyleyebiliriz. Yani, uçuş emniyeti ve karbon salınımı gibi konuları dikkate almak gerekmekte.

Her gün gelip geçen yüzlerce uçağın bir tehlike yaratmayacağını söylemek işin kolayına kaçmak ve halkı yanıltmaktır. Her ne kadar bu gibi uçuşlar Eurocontrol denetimde olsa da yerel otoritelerimizin bu konuda aldıkları önlemlere çok sıkı bir şekilde sahip çıkmaları gerekmektedir. Askerlerin hava sahasının korunması ve denetim konusunu ülkeler arasında bir ayrımı yapmadan yerine getirdiğini ümit ederek, aynı hassasiyetin sivil havacılık konusundan sorumlu olan DHMİ’nin ilgili daire ve birimlerimin de aynı şekilde titiz davranacağını düşünmek istiyoruz.

Çünkü, hava sahası da vatandır.

Özgür ve mutlu yarınlar Türkiye’m.

[email protected]