"– Üretim, istihdam… Bu, Cumhurbaşkanımızın sürekli söylediği kavramlar zaten. Üretmek bir zihniyet ve ahlak meselesi. Fakat bunu herkeste görebiliyor muyuz? Bu ayrıca tartışılması gereken bir konu."
"– Bir sürü yapılması gereken iş var. Vekiller olarak bu işleri hızlandıracağız, bunların neticelendirilmesini takip edeceğiz. Ben de isterim Meydan’da oturup keyif yapmayı ama buna vakit yok."
"– Heyelanların yüzde 90’ı Karadeniz’de oluyor. Dere kenarlarına ev yapılmaması gibi önlemler almamız gerekiyor. Vatandaşın her şeyi devletten beklememesi gerekiyor."
"– İnsanlar maden çıkarılıp doğanın bozulmasını istemiyorlar. Çok haklılar ama bizde var olan madenleri de yurtdışından mı alacağız? Biz maden bağımlısı bir ülkeyiz. Şu an onu azalttık ama yeterli değil."
Geçtiğimiz günlerde Mustafa Şen basın mensuplarıyla bir araya geldi. Şen, her zamanki gibi yine yüksek perdeden esti, gürledi. Zaman zaman işin dozunu artırarak işi vatandaşa "fırça atma" boyutuna getirdi.
İşsizlikle, istihdamla ilgili bir soru soruluyor. "Kardeşim, bu millette hiçbir şeyi beğenmiyor. Organize sanayi bölgesinde işçi arıyorlar, müracaat eden yok. İşe giren de daha sonra çıkıyor. Kimse iş beğenmiyor," diye millete sitem ediyor, öfkeleniyor, insanları azarlıyor. Vekil Şen, pahalılıktan, piyasadan, pazardan habersiz. Haberi olsa vatandaşın nelerle mücadele ettiğini görürdü. O zaman da yoksunluğa ve yoksulluğa şahitlik etmiş olacaktı.
En büyük banknotla ancak iki kilo elma alınabildiğini; onunla bir koli YUMURTA alınmadığını, ancak üç yüz gram kıyma alınabildiğini, zar zor yarım kilo peynir alınabildiğini, iki kilo muz alınmadığını, meydan parkında ancak sekiz bardak çay içilebildiğini, dört kişilik bir ailenin dolmuşla meydana gelip eve dönmeye paralarının yetmediğini, on üç defa tuvalete gidilip sadece beş liranın arttığını bilirdi. Ayrıca bir emekli maaşının eli yüzü düzgün bir evin kirasını ödemeye yetmediğine şahitlik ederdi. Gitmediği ve görmediği için her şey güllük gülistanlık geliyor Sayın Şen'e.
AK Parti'nin uzun süre iktidarda kalmasının bir özgüveni olacak ki artık eskisi gibi tevazu ve mütevazılıktan uzaklar. Kibirli, hiçbir şeyi beğenmeyen bir konumdalar. İş şirazesinden kaymaya başladı.
AK Parti'nin bu kadar uzun süre iktidarda kalmasının en büyük sebeplerinden birisi de mütevazılığı ve halkla iç içe olmasıydı. Şimdi tam tersi bir durum oluştu. Şu bir gerçek: Siz "HALK"tan uzaklaşırsanız, halk da sizden kopar.
Herkes kerametin kendinde olduğunu zannediyor ama işin öyle olmadığını da hepimiz biliyoruz. İl başkanı da aynı ve paralelde. Diyor ki: "Haftada beş gariban, guraba (yoksul dili bile kullanmayan, tepeden bakan bir anlayış) ile görüşüyoruz, onlara yardım ediyoruz."
Söyleme ve değerlendirmeye bakar mısınız?