Türkiye’deki bütün siyasi partilere sorsanız; ülkeye hizmet ve demokrasiye katkı için kurulurlar.

Ülkeye hizmetin meyvelerini sandıkta topluyorlar.

Peki ya demokrasi!

Demokrasiyi en çok işletmesi ve vatandaşa aşılaması gereken siyasi partiler, sıra demokrasiye gelince üç maymunu oynuyorlar.

Hiç birini ötekinden ayırmıyorum.

Neden bunları yazıyoruz?

Sadece iki siyasi partiden örnek vereceğim.

Güncel oldukları için…

Diğer siyasi partilerde de benzer durumlar geçmişte yaşanmadı değil.

***

AK Parti Trabzon’da ilçe kongrelerine başladı. Of’a gelinceye kadar çok fazla sıkıntı yaşanmadı. Of için 10 civarında aday adayı çıktı. İçlerinden bazıları genel merkezce dikkate alınıp değerlendirildi. Bazıları ise hiç dikkate dahi alınmadı.

Genel Merkez Ahmet Çapoğlu’nu aday yaptı. Diğerlerine ‘oturun aşağıya’ dendi.

Ünal Çelik oturmadı. ‘Davama hizmet etmek istiyorum. Adayım’ dedi.

Sen misin bunu diyen. Hoop disipline…

Ünal Çelik bu, yaşatır mı o zevki onlara.

Disiplin Kurulunun kararını beklemeden istifa etti.

Demokrasi…

***

İYİ Parti’de bir garip disipline sevk hikayesi/hikayeleri var.

Davut Çakıroğlu’nu, seversiniz sevmezsiniz. Ortahisar ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi… Renkli isimlerden biri. Onu renkli kılan sorduğu sorular ve yaptığı açıklamalar. Zaman zaman şehrin gündemini belirliyor.

Ara sıra partisi içindeki yanlışlara da sert çıkıyor. Sosyal medyadan eleştiri getiriyor.

Sen misin bunu yapan. Hoop disipline.

Davut Çakıroğlu’nu yalnız göndermediler.

Yanına Süleyman Aydoğdu’yu da eklemişler.

Aydoğdu duyunca şaşırmış. Oy çokluğu ile gittiğini öğrenince derin bir oh çekmiş. Onu anlayan birileri çıkmış!

Ama Çakıroğlu onun kadar şanslı değilmiş. O oy birliği ile sevk edilmiş.

Her şeye eyvallah diyeceksiniz. Hiç eleştiri yapmayacaksınız. Yaparsanız gideceğiniz yer belli.

Demokrasi…

İşte demokrasi sınavındaki ahvalimiz böyle.

Esen kalın!