bugün hafif çise ve sisler altında trabzon

çok severim çiseli şimşekli gök gürültülü sağanak yağışlı kasvetli havaları

öyle böyle değil manyağıyım desem yeridir

bin bir keşke saklıdır barındırır içinde

*

tam çakal havası dermiş eskiler

bense serçe yağmuru derim

hani şu küçücük tüyleri arasında suda çırpınırken

su zerreciklerini öteye beriye sıçratırken şakımaları yok mu?

bayılırım!

böyle durumlarda kendimi doğu karadeniz'in yükseltilerinde

kara ateşin başında duyumsarım

*

çam ağacının iğneli yapraklarında birer inci tanesi gibi

parıl parıl parıldamakta yağmur damlaları

biriken yağmur damlacıkları alıp götürüyor beni doğduğum yerlere

*

şimdilerde kimsenin kimseye geçmişteki yoksulluktan sözü geçmiyor olsa da;

ne üstümüzde vardı ne de altımızda

ayağımızdaki kara lastik çamura battı mıydı kör mıh gibi saplanıp kalırdı

bir bilemedin iki parça giysi ile günleri haftaları hatta ayları herk ederdik

varlıktan çok olanın yetkinliğiyle avuttuk çorluğumuzu

ya babalarımızın ya da bir büyüğümüzün elbiseleri ile

taşıdık ömrümüzü gelecek güzel günlere

*

okul yolunda kör patika yollardan gidip gelirken

kendimizden büyük akranlarımızın korkutmalarıyla

feleğimizi şaşırırdık

şimdilerde çocuğumuzu gönderemiyoruz bakkala ekmek almaya

herkes herkesi şüpheli birer şahıs olarak görüp bellemekte

ve kimsenin de güveni kalmadı kimseye

ülke tam bir karman çorman anlayışla yönetilmekte

gak diyeni terörist addedip guk diyeni hapisle yıldırmaktalar

ne işçinin ne memurun hakkını tam anlamıyla almadığı sürece;

sürecek bu kavga!

egemenlerin tatlı uykularını kaçırmak için;

her kör kara taşın altında yatan emekçiler

bir gün mutlaka gerekli haklarını alacaktır!

*

sus sus da nereye kadar?

kör vicdanımız yok ki olumsuzluklar karşısında susalım

*

neyse;

böyle böyle varacağız aydınlık dolu yarınlara

..

ortahisar