kırsal kesimden kente göçünce ilkin beni şaşırtan gerek sokak aralarında biriken çöplerin kokusu
ve de gerekse kıyı kenti olduğumuz için denize öylesine bırakılan lağım kokusu
ve ilk dolgu alanı olarak seçilen moloz çöplüğü
şimdilerde belediye otobüslerinin toparlanma yeri
*
sahil yolu ya da eski deyimiyle trabzon-rize devlet karayolu
kentin doğu-batı aksında ayasofya kilisesi'nden ganita'ya tünele kadardı
ve üç adımda kıyıya iniliyordu
o zamanlar ayasofya'dan sonra ya tütün damları vardı ya da bomboş araziler
fındık bahçesi dahi yok denecek kadar azdı
*
her şeye rağmen kent tarihsel geçmişiyle yaşıyordu ve doğukaradeniz coğrafyasında en önemli misyona sahipti
kentin daracık sokakları rutubet nem ve tuz kokuyordu
kış aylarındaysa mahalle aralarında kasa kasa istif edilmiş hamsi kasaları kışlık salamura yapıldığından müessif bir koku yayılıyordu çevreye
*
tabakhane mahallesi'nin civarındaysa kesilen hayvanların derilerini satmaya gelenlerin bıraktığı deri ve sayaların o deriyi tabaklamasından ötürü yine etrafa yayılan burnunuzun direğini sızlatan kokunun tarifi imkânsız denecek cinstendi ama bir süre sonra herkes gibi sen de alışıyorsun bu kokuya
sayaların dükkânında yapıştırıcı derby de olmasa hiçbir dükkâna girilemeyecek gibiydi
*
ancak yine kentin muhtelif parklarında öylesine bilinçsizce dikilmiş yöresel deyimiyle frambullar (ıhlamur) vardı
bilinçsiz diyorum çünkü son yılların beton furyasından her yer nasibini aldığından yeşile hasret kalmışız
bakalım akılları ne zaman başlarına gelecek kenti yönetenlerin
o da sanırım kentin tüm tarihsel geçmişi yok edildiği zaman
*
öyle ki;
çocuk parkları için bırakılan alanlar ibadet alanları oldu
onlarca avm adı altında alışveriş merkezleri ve kent içinde yıkılan okulların yerine de otoparklar yapıldı
*
geçmişten günümüze bölük pörçük birkaç park kalmış olsa da bu parkların kıyısında köşesinde işte o en üst başlıktaki rayihaya uygun düşen kötü kokuları örten ağaçların sanki kent içinde en asil kokusunu salıveren frambul (ıhlamur) ağaçlarının kokusu hakimdi
haziran ortasında başlıyor bu ritimsel tören
önce hiçbir şey yok yaprak bile ağacın dallarında
sonra yapraklar patlıyor şubat ayında cemrelerle birlikte
ardından da küçücük sarımsı toplar
ve;
haziran ortası geldi miydi patlıyor peyderpey o sarımsı ateş topları
ya kokusunu bilmezseniz ya da sadece çayını içmişseniz şifa niyetine onu konuşursunuz
oysa ben onun haiku'sunu da yazmıştım geçmişte
yanımdan geçti
unutulmuş bu kentte
ahlamur kokusu
..
#haiku
atapark