Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir gün, köşkün hemen yanındaki çınar ağacını kesmeye çalışan bahçıvan ile karşılaşır ve “Ağaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak.” talimatını verir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Bina altına sokulan raylar üzerine oturtulur ve 4.80 metre civarında kaydırılır. Köşk yürütülmüş ve ağaç kurtarılmıştır.
İktidar sahiplerinin ismini söylemekten çekindiği Atatürk isminin, Milletin gönlünde nasıl yer tuttuğunu, heyecanlandırdığını, gülümsettiğini 2025 yılındaki Teğmenlerin mezuniyet töreninde çok açık gördük.
Sosyal medya o teğmenin tebessümü ve gamzesi ile rekor kırdı. ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’’ diye atılan Teğmen Ebru Eroğlu olayının tekrarlanmaması için her türlü önlemi alanlar O Teğmenin gülümsemesini düşünüp engelleyemediler. Engelleyemezler. KHO Dönem Birincisi Teğmen Yusuf Kalkan konuşmasında ATATÜRK adını söylediğinde arkasındaki Teğmenin tebessümü ve gamzesi sosyal medyanın gündemi oldu. Her 10 Kasım’da O’nun okul numarası ‘’1283’’ okunduğunda hançeresi yırtılırcasına ‘’İÇİMİZDE’’ demesi aklına gelmiştir belki. Amerika’da istese, AB’ de talep etse, Dünya Ülkeleri de şart koşsa bu millet O’ndan vazgeçmez; anlayacaklar…
"Ormanlarımdan bir dal kesenin başın keserim!" demişti, o güzel Komutan Fatih Sultan Mehmet. Ne oldu da bu anlayıştan uzaklaşarak günlerdir yanan ciğerlerimiz olan ormanlarımızı koruma konusunda yetersiz kaldık. Devletin en büyük itibarı olağanüstü durumlarda irade ortaya koyup süratle müdahale ederek yeraltı yerüstü kaynaklarına sahip çıkmaktır.
Ormanlar bize mirastır, korumalı, artırmalı ve gelecek kuşaklara teslim etmeli, müsrif bir mirasyedi olmamalıyız. Yanan ağaçlar candır. Kaldı ki, bilimsel araştırmalar, ağaçların birbirleriyle iletişim halindeki sosyal varlıklar olduklarını gösteriyor. Ağaçların yanı sıra yanmış hayvan manzaraları da hafızalarımıza acıyla kazındı.
Eskiden kahverengi zarflar dağıtılırdı ve bizler hiç kuşkuya düşmeden, Kızılay’a, Yeşilay’a, THK’na bütçemiz oranında para koyardık. Kendimizi çok iyi hissederdik, devletin bir kurumuna gönül rahatlığı ile yardım ederken aidiyetimiz artar, keyiflenirdik. O güzel uygulamalar maalesef güvensizlik ortamının arttığı son dönemde yok oldu gitti.
Fosil yakıt ağırlıklı enerji tüketimi nedeniyle, yerküre ısınırken geleceğimizi tehdit ediyor. Son yıllarda Penguen nüfusu Antarktika’da yüzde 33 azalmış. Küresel ısınmaya adapte olamayan birçok canlı türü yok oluyor.
Bir de maddi menfaat nedeniyle yok olan cinsler var. Hatırlayacağınız gibi, 22 Aralık’ta nesli tükenmek üzere olan "gorilla gorilla" cinsi yavru goril İstanbul Havalimanı'nda kutuda yakalanmış ve koruma altına alınmıştı. Adı Zeytin koyularak çok iyi bakılmış ve Nijerya’ya teslim edilmek üzere hazırlanmıştı. Günlük menfaat ve maddi kazanım için bunları yapan insanımsıların çokluğu da dünyanın geleceği için tehdit oluşturuyorlar. Bu zararlı çıkarcılar en ağır cezalara çarptırılmalıdır ki caydırıcılığı olsun.
Bir Milletin yurttaşlarında aidiyet duygusu azalmış yöneticileri umursamazlaştıysa o Millet için tehlike çanları şiddetle çalıyor demektir. Bu olumsuzluklardan kurtulmanın yolu kurumların liyakatli ve vicdanlı insanlarla yönetilmesidir. İnsanları; renklerini, ırklarını, dinlerini mevkilerini gözetmeksizin sevmeyi öğrenmeli ve insan odaklı çalışmayı özellikle yöneticiler ilke edinmelidir. Yurttaş devlet için değil, devlet yurttaş içindir.
Bunu engellemenin en önemli yolu seçmenin seyirci kalmayarak özellikle beyaz yakalıların da daha fazla sorumluluk alma iradesini göstermesinden geçmektedir. Siyaseti şahsi çıkar sağlama ve servetini artırma amacıyla kullananları ayırt etme zahmetini gösteren seçmen, layık olduğu yönetime kavuşacaktır.
Bunun için vatandaşın en önemli kozu ve namusu olan seçme hakkını kullanırken adeta kuyumcu terazisini kullanır gibi dikkatli ve hassas olması da boynunun borcudur. Her şeyi bildiğini iddia etmeyip, bilenlerle çalışan, takım ruhunu benimseyen ve en önemlisi kendisini bu göreve vakfederek şahsi çıkar gütmeden ve zenginleşmeden çalışan, başarısını yönettiği kitlenin refah, huzur ve mutluluğunda bulan yöneticileri bulmak ve göreve getirmek aslında sorunun çözümünde aktif rol almaktır.
Siyasetin günlük menfaat sağlayanlardan kurtarılması ile ülke kurtulacaktır. Toplumsal, ekonomik, siyasi ve devlet ilişkilerinde liyakatten ziyade ‘’ Sen, ben, bizim oğlan yani uzayan dal bizden olsun’’ sistemiyle hareket eden Klan ya da Kavim ile başarılı olmanın ihtimali yüzde sıfırdır. Her ne kadar Klan üyeleri başarılı olsa da Ülkenin kaybedeceği kesindir. Klan zihniyeti empatiden de yoksundur, hep kendi çıkarına odaklanmıştır. Klan üyeleri birbirine yalnızca çıkar ilişkisi ile bağlıdır.
Klancılar birey olarak değil, yığın oluşturduklarında başarılı olurlar. İşte siyasetin nitelik kazanmasının engeli de budur. Kavim zihniyetinin sonucunda herkes gibi olunur oysa aydın birey kendisi gibi olur.
Onurlu yaşam, birey olmakla başarılır. Yazar Michener ‘’Bir insan kendini bulduğunda, hayatı boyunca onurlu bir şekilde yaşayabileceği konağı olur’’ diyerek birey olmanın önemini vurgulamış.
Siyasetin ön yüzünde aktif görev alanların çoğu, topluma açık alanlarda, bu anlamdaki sözleri yani, demokrasi, liyakat, barış, özgürlük, adalet gibi hoş sözcükleri ifade ederler. Ancak çoğu da birey olmaktan yoksundur ve klancıdır.