Uğurcan Çakır’ın, altyapıdan yetişip kaptanlık yaparak şampiyonluk yaşaması, sadece futboluyla değil, duruşuyla da Trabzonspor'un simgelerinden biri haline gelmiştir. Ancak gelinen noktada, yönetim ekonomik gerekçelerle zorunluluktan, Uğurcan ise hedeflerinin peşinde yol almaya karar verdi ve rekor bedelle transfer gerçekleşti. Tabii ki taraftarların çoğunluğu, Uğurcan’ın gidişine karşı çıkıyor. İşte bu noktada, Trabzonspor’un geleceği adına yapılan bu hamleyi anlamak ve doğru değerlendirmek gerekiyor...

YÖNETİM İÇİN ZORUNLU HALE GELDİ

Uğurcan’ın Trabzonspor’a kattıkları, hepimizin hafızasında taze. Takımın kaptanı olarak şampiyonluk, Türkiye Kupası ve Süper Kupa kazanması, bu zaferlerde en büyük pay sahibi olması O’nun, kulüp tarihinde unutulmaz bir yer edinmesini sağladı. Hem saha içinde hem saha dışında bir lider olarak kulübü başarıyla temsil etti.

Ancak bir gerçek var; kulüplerin ekonomilerinde zaman zaman zor kararlar alınması gerekebilir. Trabzonspor, son yıllarda ekonomisini düzenleme noktasında ciddi bir sınav veriyor. Rekor bedel karşılığında gerçekleşen Uğurcan’ın transferi, bu açıdan bakıldığında bir zorunluluk halini almış durumda. Bu, sadece bir oyuncu satışı değil, Trabzonspor'un geleceği için alınan ekonomik bir karar. Eğer bu transfer gerçekleşmeseydi, Trabzonspor'un borç yükü daha da artacak, kulübün ekonomik sürdürülebilirliği daha da zorlaşacaktı.

Taraftarlar genellikle duygusal bağlardan dolayı oyuncunun kulüpte kalmasını isterler, ancak unutulmamalıdır ki, kulübün geleceği, sadece oyuncuların kalıp kalmamasına değil, aynı zamanda kulübün finansal sağlığına da bağlıdır. Uğurcan’ın transferinden gelen bedel iyi değerlendirildiğinde, Trabzonspor’un borç yapısını daha sağlıklı hale getirerek kulübün uzun vadeli hedeflerine ulaşmasında önemli bir adım olabilir.

UĞURCAN’DAN SON KURTARIŞ!

Olayın diğer boyutu, Uğurcan’ı verdiği karar.

Şunu unutmamak gerekir ki, Uğurcan da bir insan, bir futbolcu ve her futbolcunun kendine ait hayalleri ve hedefleri vardır. Şampiyonlar Ligi’nde, dünya devleriyle mücadele etmek, belki de şampiyonluk yaşamak her futbolcunun en büyük hayalidir. Uğurcan’ın bu hayalinin peşinden gitmesi doğaldır, ona haksızlık yapmamak gerekir. O, Trabzonspor için her zaman en iyisini yapmak adına mücadele etti ve kulübüyle çok büyük başarılar elde etti. Şimdi kendi kariyerinin zirvesine ulaşmak için doğru zamanı seçmiş olabilir. O, her zaman kalbini koyarak mücadele etti ve şimdi kendi kariyerinde yeni bir sayfa açma hakkını kazandı. Güçlü bir kadro ve büyük hedefleri olanlarla bir arada olmayı istedi. Bunu anlamak ve saygı göstermek, Trabzonspor taraftarının sorumluluğudur. Bu durumu hainlikle ya da kulübü satmakla ilişkilendirmek futbolcuya büyük haksızlık olacaktır. Dev bir bonservis bedeli bırakarak, kulübün kasasını doldurarak gitti Kaptan, yani giderayak da son ve dev bir kurtarış yaptı.

TRANSFER ÇILGINLIĞINA DENK GELMESİ!

Bu arada; çok özel bir futbolcu Uğurcan ama verilen bu dev bedelin, bu sezon yaşanan transfer çılgınlığına denk geldiğini de unutmayalım. İki kulübün hesapsızca savaşından kazançlı çıkan Trabzonspor olmuştur. Gelecek sezon bu rakamın yarısını bile kimsenin vermeyeceğini düşünüyorum.

BÜYÜK HEDELER OLSAYDI NE OLURDU?

Yani, bu gerçekler ışığında hem yönetimin almak zorunda olduğu karar, hem de Uğurcan’ın seçimi son derece gerçekçi ve mantıklı kabul edilebilir. Ancak olayın başka bir yönü var, yanıt vermemiz gereken: Duygusallığa yer vermeden, bu satış hangi durumda gerçekleşmezdi?

Soru şu;

Eğer Trabzonspor ortaya büyük hedefler koyabilseydi, yani hem lig, hem de Avrupa’da büyük hedefler ortaya koyabilecek bir kadro oluştursaydı, Uğurcan bu kararı verir miydi?

Yıllardır neredeyse tek başına takımın yükünü taşıyan, neredeyse sezon başlamadan lige havlu atan bir takımla yola çıkmak zorunda kalan bir futbolcunun, hem de dev hedefler ortaya koyan takımlarca istenirken, artık Avrupa arenasında kendini gösterme, bu büyük heyecanı yaşama arzusunu iyi değerlendirmek gerekir. Bir futbolcunun bunu isteme, bu büyük heyecanı yaşama hakkı yok mu?

Eğer yönetim ekonomik anlamda verdiği sözleri gerçekleştirebilip buna göre büyük bütçeler ayırıp sağlam adımlar atsaydı, güçlü bir kadronun kaptanlığını kim bırakırdı ki?

Ve yönetim; (bu ekonomik yapıda bunun hiç de kolay olmadığını kabul ediyorum ve çabalarını olumlu değerlendiriyorum) eğer ekonomik savaşı erken kazansaydı, kaptanının satar mıydı?

Bu tarihi sorumluluğun altına imza atar mıydı?

Bu kadar eleştirileri göze alır mıydı?

İşin gerçeği:

Yönetim ne yazık ki ortaya beklenen vizyonu koyamadı ve sonuçta Uğurcan da belli ki kariyeri için büyük vizyon olabilecek yolu seçti.