Ürdün’de, ABD'ye ait “Kule 22” adlı üsse düzenlenen saldırıda 3 Amerikan askeri ölmüş, 40'tan fazla asker de yaralanmıştı. ABD, Ürdün'de konuşlu bir üssüne düzenlenen 3 askerin öldüğü ve 40'tan fazla askerin de yaralandığı saldırıya Pazar akşamı misilleme yaptı.

Hatırlanacağı üzere, olay üzerine ABD Başkanı Joe Biden, “Bu saldırıyla ilgili gerçek bilgileri hala topluyor olsak da, Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren İran destekli radikal militan gruplar tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz” diyerek; “Hiç kuşkusuz, bizim seçeceğimiz bir zamanda ve şekilde tüm sorumlulardan hesap soracağız” demişti.

Ürdün’deki üsse saldırının üzerinden daha bir hafta geçmeden Biden ’in tehdidi gerçekleşiyor ve Irak ve Suriye’de; İran destekli milis gurupların, daha önceden çok iyi etüt edilmiş ve çalışılmış; lojistik depoları, İHA-SİHA hangarları, Füze mühimmatları ve bilumum askeri varlıklarının, yeni nesil “B1 Lancer” uçakları ile vurularak imha edildiği açıklandı. 11 bin km menzilli bu uçakların, Amerika’dan kalkıp bölgedeki hedefleri bombaladığı ve İsrail havalimanlarına inerek ikmal yaptıkları söyleniyor.

Uzun zamandan beri, İran’ın Ortadoğu’da, çeşitli militan grupları ile “arka bahçe” oluşturma gayretleri zaman zaman ABD tarafından gündeme getiriliyor ve zamanı gelince gereğinin yapılacağı söyleniyordu. Şimdi olduğu gibi, bu milis güçlerinin varlıklarına yönelik bu hacimde bir saldırı daha önceden hiç yapılmamıştı! Demek ki Amerika, gerek Ortadoğu da ve gerekse dünyanın kendisi için önemli gördüğü her bölgesinde, sahip olduğu yüksek teknoloji ile “olanı-biteni” yakından takip ederek, kendisi için tehlike arz eden her gelişmeye müdahale edebilecek güce sahip olduğunu gerektiğinde gösterebilmektedir. Yıllarca süren uzay çalışmalarının esas amacının; bilimsel gelişmelere katkı sağlamak olmadığı, gerçek sebebin, askeri teknolojiyi geliştirerek dünya hâkimiyetini bir gün ele geçirebilmek olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz! Çünkü yaşananlar açıkça bunu gösteriyor.

Bütün gözlerin İran’a çevrildiği bu günlerde merak edilen; İran’ın bu saldırıya nasıl karşılık vereceğidir! Bize göre İran bu saldırıya direk cevap vermeyecek, işi zamana bırakacak ve direk bir saldırı yerine, Amerikan çıkarlarına dolaylı zarar verebilecek bir karşılık verecektir. Yıllardan beri İsrail’in hedefinde olan İran, kolay kolay, bir bahane bulup, Amerikan gücünü kendi varlığı üzerine bütün acımasızlığı ile gönderecek olan İsrail’in tuzağına düşmeyecektir. Ancak İran ne kadar dikkatli olursa olsun, İsrail’in karar verdiği bir gün Amerikan saldırısına uğrayacak, bu saldırı sonucunda, bu günkü teknolojik silahların yol açacağı bir facia ile karşı karşıya kalacaktır.

Türkiye’yi de çok yakından ilgilendirecek olan böyle bir saldırının hedefi tabii ki yalnız İran olmayacaktır. Bölgede topyekûn tarihi bir hesaplaşmanın yapılacağı ve de “kıyamet alameti” sayılabilecek gelişmelerin yaşanma ihtimali uzak değildir. İç siyasi çekişmeler ile enerjisini boşa harcayan ülkemizin bir an önce “başını kumdan çıkararak” yaklaşan bu korkunç tehlikeye karşı topyekûn bir hazırlık içerisine girmesi tarihi bir sorumluluktur. Ortadoğu için sanki “kader ağlarını” örmeye başlamış görünüyor!

Gücümüzü kendi insanımızın ikna edilmesinde değil, geleceğimiz ve nesillerimiz üzerinde tehdit unsuru olan her türlü güce karşı kullanabilecek yeterlilikte ve kararlıkta olduğumuzu, dost-düşman bütün dünyaya göstermeliyiz.