Birkaç gün önce Suriye’nin lideri Colani “Kurtuluş savaşında Türk kanıyla Suriyelinin kanı birbirine girerek başarı geldi” demiş. Bu söz sıradan herhangi bir ortamda, kahvehanede pişpirik oynarken veya dost meclisinde öylesine söylenmiş olsa güler geçeriz. Fakat bu söz Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde bütün milletin huzurunda ve şu anda Suriye’nin fiili olarak başkanlığını yürüten bir kişi tarafından söylendi. O halde bu söylem gülüp geçilecek veya hafife alınacak basit bir söylem değil. İrdelenmesi gerekir.
Tarih geleceği yapma sanatıdır.  Geçmişte toplumların yaptığı yolculuk o toplumun gelecekte yapacağı tercihler için bir kılavuz görevi görür. Zaferlerden, acılardan, dostluk ve ihanetten ders çıkararak gelecek perspektifi oluşturulur. Yakın geçmişte yaşanmış olan 1. Dünya savaşı Türk Milleti için çok önemli derslerin çıkarıldığı, dost ve düşmanın çok net görüldüğü bir savaştı. Dünya savaşından sonra yaptığımız kurtuluş savaşı milletimizin mutlak yok oluşu önlemek için canını dişine takarak yaptığı bir var oluş mücadelesiydi. Colani bu mücadelede Arapların da olduğunu söylemiş. Bu sözlerin sahibine sormak lazım, acaba hangi cephede ve muharebede bizim yanımızda savaşmışlar? Mesela İnönü muharebelerinde var mıydılar? Veya Atatürk’ün Melhame-i Kübra dediği ve kan gölüne benzetilen Sakarya Meydan Muharebesinde mi vardılar? Acaba üstün düşman kuvvetlerine karşı ölümüne savaştığımız Büyük taarruzda mı vardılar? Antep savunmasında Şahin beyin yanında mı vuruştular veya Türk bayrağının indirildiğini görüp düşmana saldıran Maraşlıların yanında mı mücadele ettiler? Şu gerçeği en başta belirtelim ki Kurtuluş savaşında Arap olup yanımızda savaşan tek aile Uceymi Sadun paşa ve ailesidir. Bu ailedeki savaşçıların sayısı da bir elin parmakları kadardır. Bu aile daha sonra Türkiye’de Türk kimliği ile ve Sadun soy ismini kullanarak yaşamaya devam etmişlerdir. İster Türk kimliğini ister Arap kimliğini tercih etsinler Sadun paşa ve ailesinin Türk Milleti’nin başının üzerinde her zaman yerleri vardır. Fakat bu aile dışında Kurtuluş savaşımızda bizim yanımızda münferit birkaç kişi haricinde hiçbir Arap ailesi veya aşireti bulunmamıştır. Bu iddia asılsız ve çok haksız bir iddiadır. Peki birinci dünya savaşında Araplar Türklerin yanında mıydı? Birinci dünya savaşında denizde damla misali birkaç Arap aşiret dışında bütün Araplar bizim karşımızdaydı. Yanımızda savaşan Şukayr, Belka, Beni Hassan, Cebati ve Şammar aşiretlerini saygıyla anıp Türk Milleti olarak gönlümüzde her zaman yerlerinin olduğunu belirtmek gerekir. Bu az sayıda aşiret haricinde neredeyse bütün Araplar karşımızda yer alarak Osmanlıyı arkadan vurdular. Birinci dünya savaşı bitiminde Türkler canları ve namusları için ölümüne kurtuluş savaşı verirken Colani’nin dedeleri Osmanlıyı arkadan vurmanın mükafatını almak için İngilizlerin peşinde bir ikbal yakalamak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Çok ilginçtir, zaferlerimize ortak olmak isteyen bu oportonistler sadece kurtuluş savaşı değil Çanakkale savaşında da yanımızda savaştıklarını iddia ediyorlar. Kanıt olarak ta savaş alanına dikilmiş sembolik anıtlardaki sembolik isim ve yerleri referans gösteriyorlar. Daha ilginci içimizdeki bir kısım sözde entelektüel, yazarçizer takımı da bu söylemlere çanak tutarcasına savunuculuğunu yapıyor. İçimizdeki bu kişilerinde o isimlerin sembolik olduğunu ve o bölgeden gelen ve şehit olanların büyük kısmının bölgedeki Türkmenler olduğunu bildiklerini düşünmekteyim. Bu kişiler Çanakkale savaşında zoraki de olsa toplanıp gönderilen iki Arap tümeninin savaş alanından nasıl kaçtıklarını ve savunmamızda ne büyük zafiyetler yarattıklarını da elbette biliyorlardır. Fakat ısrarla Türklerin başarılarına hiç hak etmeyenleri ortak etme gayreti içinde olmaları anlaşılması zor bir durumdur.
Gönül isterdi ki yüzyıllarca beraber yaşadığımız ve aynı dine mensup olduğumuz Araplar hem 1. Dünya Savaşında hem de Kurtuluş Savaşımızda yanımızda olsalardı. Ama maalesef tarihi gerçekler tam zıt bir durumu göstermektedir. Bilinmelidir ki delik bir çizmeyle bir orduyu yöneten bir başkomutanın, askerinin yiyecek ekmeği için bile para bulmayan fedakar bir meclisin, ordusundaki askerin ayağına giymesi için kendi çorabını çıkarıp veren Türk milletinin büyük başarılarına kolunda 130 bin dolar değerinde saati olan bir adamın İngiliz altınını alıp Osmanlıyı arkadan vuran dedelerinin ortak olmaları mümkün değildir. Her kes haddini bilsin.