Her gün medyada yerli ve milli furyası esiyor, estiriliyor. Tankımızı,  gemimizi, uçağımızı ve otomobilimizi yerli ve milli olarak ürettiğimiz veya üretmek üzere olduğumuz beyanı sürekli dile getiriliyor. Pek çok konuda beyan esastır fakat konu milli ve yerli üretim gibi siyaset üstü olması gereken hayati bir konuysa beyana bakılmaz, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” denir ve icraat sorgulanır.
Yerli tankımız Altay büyük beklentilerle lanse edildi. Fakat sonradan anlaşıldı ki Alman MTU şirketinin ürettiği motor ve RENK şirketinin ürettiği transmisyon kullanılacakken Alman hükümeti ihracat izni vermediği için Güney Kore üretimi Doosan motoru ve S&T Dynamıcs transmisyonu kullanabilmek için Güney Kore ile anlaşmaya varılmaya çalışılıyor. Tankımızın en önemli kısmı olan motoru maalesef yabancı ülkelerden sağlanacak.
Yerli helikopterimiz ATAK için de benzer bir durum söz konusu.  Atak taarruz helikopterinde ABD’nin Honeywell ve İngiltere’nin Rolls Royce şirketlerinin ortaklığında geliştirilen LHTEC motoru kullanılıyor. Bu nedenle ATAK helikopterinin üçüncü ülkelere satışı için ABD hükümetinin izni gerekiyor. ABD hükümeti tarafından İzin verilmediği takdirde yerli ve milli helikopterimizi bırakın ihraç etmeyi üretip kendi ordumuzda kullanmamız bile mümkün değil.
MİLGEM kapsamında üretilen Korvetler için dizel motorlar ise Ohio merkezli GE Marine adlı bir Amerikan şirketinden alınıyor. Türkiye 1973 yılında kendi yerli savaş gemisi “Berk”i kendisi üretmişti. Berk’in de motorları dışarıdan getirilmişti. Öyleyse Türkiye’nin yerli ve millilik konusunda bir ilerleme sağlayamadığı ve yaklaşık elli yıldır yerinde saydığı söylenebilir. Üzücü bir durum fakat dünyada motor fabrikası olmayan tek gemi inşa ülkesiyiz. Bu alanda yerli motor üretiminin önemini Ukrayna’nın kendisi için üretilecek 4 adet MİLGEM korveti için Ukrayna üretimi Zorya-Mashproekt ürünü gaz türbin motorlarının kullanılmasını şart koşması örneğinden net olarak anlayabiliriz.
Hava kuvvetlerimizdeki İHA, SİHA süreci ve Savaş uçağı üretme konusunda irdelenmesi gereken durum başlı başına ayrı bir yazı ve inceleme konusu olduğu için burada değil ayrı bir yazıda ele alınacaktır.
Türk ordusu bölgesinin en güçlü ordusudur ve gerektiği zaman gereken her müdahaleyi yapabilecek güçtedir. Elbette böylesine güçlü ve önemli bir orduyu besleyecek olan yerli ve milli savunma sanayisinin de çok güçlü olması gerekir. Savunma sanayinde elbette kayda değer gelişmeler vardır. Bu gelişmeler her Türk vatandaşına güven vermekte ve kıvanç yaşatmaktadır. Fakat bu çalışmalar söylendiği gibi yerli ve milli midir ve yeterli midir? Yerli ve milli olduğu her platformda ısrarla söylenen ATAK helikopteri ABD hükümetinin izni olmadan satılamıyorsa bu helikoptere yerli ve milli denilebilir mi? Benzer bir şekilde ABD bizim gururla dillendirdiğimiz milli savaş gemisi projemiz MİLGEM’e motor vermekten vaz geçerse veya yerli tankımız ALTAY’a ithal bir motor bulamazsak üretim yapıp bu silahları kullanabilir miyiz? Maalesef hayır. O halde bu silahlara kesinlikle yerli ve milli denilemez. Ne zaman bizim ürettiğimiz silahların üretimi, kullanılması, satışı başka bir ülkenin değil de bizim hükümetimizin kararı ile olursa o zaman milli ve yerli silahlarımız var der ve gurur duyarız. Aksi halde hamaset tuzağına düşeriz. Üretimi başka bir ülkenin kararına bağlı silahları yerli ve milli silahımız olarak kabul edip hamasi duygularla gerçeklerden kopuk bir şekilde davranırsak yerli ve milli üretim konusunda aldatıcı bir rahatlığa düşeriz. Bu rahatlık motor ve diğer ekipmanın ülkemizde yapılması azmini atalete uğratır.
Yerli ve milli üretimin sürekli ve üst perdeden dillendirildiği bu ortamda cevabını bulamadığım bir soruyu sormak istiyorum. Madem yerli ve milli üretim bu kadar önemli o halde 1990 yılında seri üretime geçen, motoru dahil her sistemi ile yerli olan, ordumuza üst seviyede kaliteli yerli jip üreten Tuzla Jip Fabrikası 2006 yılında neden kapatılmıştır?