Evet, aslında beklenen oldu. Ve ‘’mutlak butlan’’ kararı 8 Eylül Pazartesi gününe bırakıldı. CHP’nin kuruluşunun 102’nci Kuruluş yıl dönümünden tam bir gün öncesine denk gelmesi manidar değil mi? Kararın nasıl çıkacağına dair bir ipucu da içeriyor olabilir mi?
Siyasi bir karar olacağı çok aşikâr olan bu durumun ancak sonuçlarının bu kararı aldıranların tahmin ettiği ve beklediği gibi olmayacağıdır.
Her ne kadar karar verilmesi ötelenerek konunun daha çok tartışılması ve ayrıştırılması için ortam yaratılması hedeflense de geçtiğimiz süreçte tüm bu hamlelerin aksi tesir ettiğini iktidarın görmemekte ısrarcı olması ve direndikçe de seçmen tercihinin beklenenin inadına tersine gelişme sağladığı da çok açıktır. Süreç, iki parti oy oranındaki farkı ters orantıyla artırmaktadır. Böyle de süreceğe benzemektedir.
Parti ayrımı gözetmeksizin ifade etmek gerekirse, particiliği veya lider hayranlığını abartarak kutsallaştıran, putlaştıran, tanrılaştıran bir alışkanlık olduğu inkâr edilemez. Bu anlaşılamaz hayranlık ve düşmanlığı maalesef bu süreçte yine gördük.
Demokratik geleneklerin olduğu partilerde de bu geleneğin sürdüğünü görmek aslında şaşırtıcı olsa da gerçek budur.
5 Haziran 2025 tarihindeki yazımda, ‘’haziranın otuzunda veya sonrasında bence mutlak butlan çıkar, amaç son kalenin yıkılması veya zapt olunmasıdır. Bu yeni durumun parti içinde kişisel çıkar peşinde koşanlarca ayrıştırmaya sebep olması partinin zararına olacaktır’’ diye yazmıştım. Karar ertelenerek gündemde tutup yıpratma yolu seçildi.
Aynı uyarıyı bold yazı tipi ile yapayım; bu dönemde kişisel çıkarcılar yok olur giderler, söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır.
Neredeyse her gün tartışılan konu 2 ay daha temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze sunulacak ve çokça olan Truva atları ile de düşmanlaştırma süreci ve menfaatperestlik tüm hızıyla sürecektir.
Yukarıda ifade ettiğim gibi bizim toplumda çok kötü bir alışkanlık var. Birilerini putlaştırma ve bir anda da atıp kırma…
Yere göğe sığdırılamayan nice Genel Başkanların yerin dibine sokulduğunu hep birlikte maalesef defalarca gördük.
Hatırlayın; methiyeler düzüyor, elini sıkmak için kendini paralıyor, ayaklarına yatıyor ve şaşılacak şekilde bakıyorsunuz ki aynıları bir gün en ağır küfürleri savuruyor, şeytanlaştırıyor. Bence normal bir durum değil… Yok, mu bunun arası?
Siyasi Taraftar olmak çok tehlikeli bir körlük. Profesyonel siyasiler bunu çıkarları uğruna yaparken masum, saf, siyasetin aktif alanı dışındakiler de farkında olmaksızın yaparlar.
Ama çok şükür ki Trabzonspor için taraftarız, bu aşk başka tabii ki…
Kurultayların hepsi sorunludur, istisnasız. Demokrasi olmayan partileri hesaba katmıyorum, oralar da tek adam hâkimiyeti var. Yani kategorik olarak bile almıyorum.
Şimdi bunu nereden çıkardın diyenler olabilir, tabii hoşlanmayanlar da, ama gerçek şu ki, çıkarları adına hep susanlar yani süt dökmüş kediler esas sorumlulardır.
Neden Kurultaylar sorunlu, çünkü kurultaya giden, atılan temel sorunlu. Çözüm basit, ama çözmek isteyen yok ya da isteyenin gücü yok.
Temel nedir derseniz siyaset yapanlar iyi bilir, Mahalle Delegeleri. Nasıl olur bu delegasyon? Uzun uzun yazmayayım, bu zamana kadar yapıldığı veya yapılamadığı şekliyle olmaz.
Ciddi bir şekilde mahalle delegasyonu oluşturularak, il, ilçe kongreleri ve kurultay süreci devam etmelidir. Nitelikli siyasetin de gerekliliğidir.
100 yıldır sorun var ve çözülemiyorsa bu çok büyük bir eksikliktir. Delegelik konusunda yazılmayan makale, kitap, ansiklopedi kalmadı. Ama fazla bir şey değişmedi. Benim de bu konuda yazım vardı ‘’DLG’’ diye. Artık yazılmayan kalmadı ama yapacak irade, istek ve güç yok. Böyle gelmiş böyle gider.
Konuşanlardan çok susanlar oldukça değişmeme hali süregelecektir. Her ne kadar 1940’lı yıllarda mahallelere kürsüler konulup iyi hatiplerin konuşturulma geleneğinden gelinse de ‘’Susanlar her zaman kazanmış, konuşanlar kaybetmiştir’’ atasözü(!) gerçeğine uyanlar haksız çıkmamışlardır.
Kurultayların ve Kongrelerin yapılış ve uygulanış şeklinin enikonu düşünülerek yeniden düzenlenmeye ihtiyacı vardır. Sistem bir seçimde birilerine yararken bir seçimde diğerlerine yarayabiliyor. Çoğunlukla da mevcut yönetime tabii ki…
Şu lakırdı çok söylenir, ‘’Geçen sefer de onlar bize aynısını yaptı.’’ Bu sözü söyleyenlere ithafen, Muharrem Ayında Hz. Ali’nin sözü ile bitireyim…
‘’Bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma. Bin kere mazlum olmak, bir kere zalim olmaktan iyidir.’’