Cumhuriyet: Kimsesizlerin Kimsesi, Milletin Vicdanı

Bugün 29 Ekim…
Bir milletin küllerinden doğduğu, yoksulluğun içinden onur devşirdiği, mazlumun başını dik tuttuğu o büyük gün.
Cumhuriyet’in ilanının üzerinden 102 yıl geçti ama o söz hâlâ dimdik ayakta:

“Cumhuriyet,
kimsesizlerin kimsesidir.”

Atatürk bu sözü söylerken sadece bir rejimi değil, bir vicdanı kurdu.
O vicdan, köydeki çocuğa kalem, yoksulun ocağına umut, kadının alnına onur yazdı.
Cumhuriyet, bu topraklarda ezilenin sesi, yoksulun eliydi.
Bugün o eli yeniden hatırlamak, bir bayramdan daha fazlasıdır — bir sorumluluktur.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Altı Oku, işte bu sorumluluğun pusulasıdır.

Cumhuriyetçilik, sarayların gölgesini kaldırdı; “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek halkı devletin gerçek sahibi yaptı.
Artık taht yoktu, taç yoktu… Vardı bir tek halk!
Cumhuriyet, padişahın değil, köylünün, işçinin, öğrencinin devletiydi.

Halkçılık, “herkes eşittir” diyerek imtiyazı tarihe gömdü.
Ne doğu batının gerisinde kaldı, ne köylü şehirlinin altında…
Devlet, halkın yanında durdu, “yoksulun da yüzü gülsün” diye mücadele etti.
İşte o yüzden bu Cumhuriyet, halkın evidir.

Laiklik, inancı siyasetin kirinden temizledi.
Kimseye nasıl inanacağını, nasıl ibadet edeceğini devlet değil, vicdanı söyledi.
Laiklik, özgürlüğün teminatı, kimsesizlerin sığınağı oldu.
Bugün hâlâ din siyasete alet ediliyorsa, laiklik o karanlığa yakılmış ışıktır.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
Minnetle, saygıyla, sevgiyle…
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına sonsuz teşekkürler.
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın tam bağımsız TÜRKİYE