Bir ülke neden hedefte olur, hafızamızı yeniden kurgulayalım. Yer altı zenginliklerine sahip olduğundan. Sahip olduğu bu zenginliklerden yararlanamazsa bile sömürgeci ülkeler için vazgeçilmezdir. Stratejik konumundan. Kıtalararası geçiş alanları üzerinde olan, denizleri birbirine bağlayan boğazlara sahip olan ülkeler çok önemli ülkelerdir. Dünya ticaretine yön veren coğrafi özellikler sonuç tayin edicidir.
Bütün dünya ülkeleri için bu özelliklere sahip ülkeler vazgeçilmezdir.

Tarihi mirası bir ülkenin hedefte olmasının en önemli sebepleri arasındadır. Asırlarca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve o medeniyetlerin maddi ve manevi hatıralarını sembolize eden bütün değerlere sahip olmak her zaman hatırlanacak bir özelliktir. Bu hatırlama mevcut ülkeyi diğer ülkeler için, bu hatıraları elde etmek açısından hedef haline getirir. Bunu barışçıl amaçlarla süslemeye çalışsalar da, niyetleri açısından sonuç değişmez. Turizm bahanesi ile çok yönlü kültürel ilişkiler programları ile kendi dinlerinin bazı manevi merasimlerini gerçekleştirmek amacıyla hep kafalarındaki hayali elde etmek amacı ile çalışırlar.

Türkiye özetlediğimiz bu özellikleri açısından dünyanın hakim devletleri için hedefteki bir ülkedir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra,  20. yüzyılın başlarına kadar özellikle Avrupa devletleri ve onların destekçileri tarafından fiili olarak saldırılara uğrayan ülkemiz, kendi varlığını ve değerlerini korumak için çok ağır bedeller ödemiştir. Türk milleti bu ağır saldırıları Atatürk ve silah arkadaşlarının insanüstü gayretleri ile kurtuluş savaşı ile durdurmayı başarınca bu kez saldırgan ülkeler metot değişikliğine giderek ülkemizi içten çökertmeye, terörle kontrol etmeye yönelmişlerdir. Bu amaçla bütün uluslararası anlaşmaları da hiçe sayarak Türkiye’ye karşı saldırı içerisinde olan bütün terör örgütlerini her yönü ile açık olarak desteklemişlerdir.

Türkiye bu azgın saldırılar karşısında kendi insanının refahı için harcayacağı trilyonlarca doları bu mücadelelerde harcamak zorunda bırakılmıştır. 

Bu yoldan da sonuç alamayan saldırgan devletler; Türkiye’nin bilinen tarihi merhametinden yararlanarak yeni bir planlama ile karşımıza çıktılar. Başta Suriye ve Afganistan olmak üzere, birçok ülkeden milyonlarca başıboş insanı “mağduriyet ve içsavaş” bahanesi ile ülkemize yığarak, şehirlerimizi yaşanmaz hale getirdiler.

Olup-biten gelişmeleri iyi takip etmez ve doğru anlamaya çalışmazsak ve hatta bu mühim gelişmeleri günlük siyasi tercihlerimiz doğrultusunda okuyup dikkatsiz davranırsak, talihte olduğu gibi bu aziz vatanı elde tutmak için çok daha ağır bedeller ödeyeceğimizi bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız!

Çünkü tarih boyunca hedefteki ülkeler ya yıkılıp gitmişler, ya da varlığını devam ettirmek için ağır bedeller ödemişlerdir.

Bu milletin bir daha ağır bedeller ödemesini istemiyorsak, gelişmeleri günlük olaylar basitliğine indirgemeden, tarihi sebepleri açısından okuyup tedbirlerimizi gecikmeden ve acilen takviye etmeliyiz!

Çünkü Türkiye sahip olduğu tarihi ve coğrafi özellikler açısından her daim hedefteki ülkedir, unutmayalım!