Her sabah yeni bir gündeme, yeni bir tartışmaya uyanıyoruz. Siyasette keskinleşen kutuplaşma, ekonomideki dalgalanmalar, toplumsal konulardaki derin fikir ayrılıkları... Enerjimizi ve zamanımızı içerideki çekişmelere harcarken, yanı başımızdaki ve ötemizdeki dünyanın durmadığını, tarihin akışının bizi beklemediğini unutuyor gibiyiz. Oysa atalarımızın yüzlerce yıllık devlet tecrübesiyle damıttığı o yalın gerçek, bugün de kulaklarımızda çınlamalıdır: “Su uyur, düşman uyumaz.”
Toplum olarak bir yorgunluk ve mutsuzluk ikliminin içine hapsolmuş durumdayız. En temel konularda bile ortak bir zemin bulmakta zorlanıyor, enerjimizi birbirimizle mücadele ederek tüketiyoruz. Bu durum, sadece toplumsal huzurumuzu bozmuyor, aynı zamanda bizi dış tehditlere karşı daha kırılgan hale getiriyor. Unutmayalım ki, bir milletin en büyük zırhı, tankından veya topundan önce sarsılmaz birliğidir. İçerideki çatlaklar, en güçlü surlarda bile gedikler açar.
Bizler kendi iç gündemimize dalmışken, etrafımızdaki jeopolitik satranç tahtası hızla yeniden şekilleniyor. Doğu Akdeniz’deki enerji denklemi, Ege’deki hassas dengeler, güney sınırımızdaki istikrarsızlık ve Ortadoğu’da değişen güç dinamikleri... Bunlar, sadece haber bültenlerinde geçen başlıklar değildir. Her biri, ülkemizin geleceğini doğrudan etkileyen hayati gelişmelerdir.
Komşumuz Yunanistan’ın son yıllarda giriştiği benzeri görülmemiş silahlanma hamleleri, stratejik adaları uluslararası hukuka ve Lozan anlaşmasına aykırı şekilde tahkim etmesi sıradan bir modernizasyon çabası olarak görülemez. Aynı şekilde, Ortadoğu’da çıkarları gereği İsrail gibi aktörlere koşulsuz destek veren küresel güçlerin varlığı, bölgedeki her ülkenin daima tetikte olmasını gerektiren bir gerçektir. Bu gelişmeler, bir paranoya veya korku tellallığı değil, stratejik bir okumadır. Tarih, en zayıf anında gaflete düşen milletlerin ödediği ağır bedellerle doludur. Düşman, her zaman en zayıf anı, en hazırlıksız olduğumuz zamanı kollar. Bizim en zayıf anımız ise birbirimize düştüğümüz andır.
Peki, Ne Yapmalıyız? Çözüm Nerede?
Tehlikeleri görmek, karamsarlığa kapılmak için bir neden değil, aksine uyanmak ve harekete geçmek için bir çağrıdır. Türkiye ve Türk milleti olarak doğruyu yapmak, gücümüzü doğru yere odaklamaktan geçer.
Her şeyden önce, siyasi ve ideolojik farklılıklarımızı bir kenara bırakarak “milli menfaatler” paydasında buluşmak zorundayız. Tartışabiliriz, farklı düşünebiliriz ama konu memleketin bekası olduğunda tek bir yumruk gibi hareket etme iradesini göstermeliyiz. Enerjimizi birbirimizi yıpratmak için değil, ülkemizi yüceltmek için kullanmalıyız.
Bir ülkenin bağımsızlığının ve caydırıcılığının temeli, üreten ve kendi kendine yeten bir ekonomiye ve bu ekonomiyle desteklenen modern bir orduya sahip olmaktır. Özellikle savunma sanayiinde atılan adımlar hayati öneme sahiptir ve bu alanda tam bağımsızlık sağlanana kadar durmaksızın çalışılmalıdır. Ekonomik olarak güçlü olmayan bir ülkenin, diplomatik ve askeri alanda eli zayıf kalmaya mahkumdur.
Dış politikada hamasi nutuklar yerine, akla, stratejiye ve ulusal çıkarlara dayalı, proaktif bir yol izlenmelidir. Diplomasinin tüm kanallarını sonuna kadar kullanmalı, ancak caydırıcı gücümüzü de her an masada bir seçenek olarak tutmalıyız. Dostluk elimiz her zaman uzatılı olmalı, ama o eli sıkacak olanlar, karşılarında zayıf değil, güçlü ve kararlı bir Türkiye olduğunu bilmelidir.
Uzun vadede en büyük gücümüz, iyi eğitimli, vatansever ve dünyayı anlayan nesillerdir. Bilimde, teknolojide ve üretimde çağın gerisinde kalan toplumlar, başkalarının kurduğu oyunun piyonu olmaktan kurtulamazlar. Geleceğimizi güvence altına almanın yolu, beyin gücümüze ve gençlerimize yatırım yapmaktan geçer.
Sonuç olarak;
Karşılaştığımız problemler ne kadar büyük olursa olsun, çözümü yine bizdedir. Tarih boyunca nice badireler atlatmış bu aziz millet, en zor zamanlarda küllerinden yeniden doğmayı başarmıştır. Bugün de ihtiyacımız olan tek şey, bu tarihi hafızayı tazelemek, iç çekişmelerin yarattığı sahte gündemlerden sıyrılarak gerçek tehlikelere ve fırsatlara odaklanmaktır.
Unutmayalım ki, en sağlam kale, birlik ve beraberlik ruhuyla kenetlenmiş bir millettir. Birbirimizle uğraşmayı bıraktığımız an, en güçlü olduğumuz andır. Şimdi, kişisel hırsları, siyasi kavgaları bir kenara bırakıp, kutsal vatanımız olan Türkiye için aklıselimle, ferasetle ve sarsılmaz bir kararlılıkla hareket etme vaktidir. Çünkü su uyur, düşman uyumaz. Bunun için;
vatanının ve milletinin geleceğini düşünenler asla uyumamalıdırlar .
Daha da önemlisi; sevdiklerimiz için kör ve sağır, bilmediklerimizin düşmanı olmamalıyız.