TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ VE KONNEKTİVİZM (BAĞLANTICILIK): AYNI MASADA OTURUYOR GİBİ, AMA AYNI DİLİ KONUŞMUYOR
Türkiye, yeni eğitim vizyonunu büyük bir sloganla duyurdu: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli. Bakanlık, bu modeli daha modern, daha dinamik ve daha öğrenci merkezli bir dönüşüm olarak sunuyor. Peki gerçekten öyle mi? Gelin, modern dünyanın en güncel eğitim kuramlarından biri olan konnektivizm (bağlantıcılık) üzerinden soruna biraz daha yakından bakalım.
Konnektivizm (Bağlantıcılık), dijital çağın gereksinimlerine uyarlanmış bir öğrenme teorisidir. George Siemens ve Stephen Downes tarafından geliştirilmiştir. Bu teori, bireyin bilgiye ulaşma ve onu kullanma becerilerini merkeze alır ve öğrenmeyi bireysel ve kolektif ağlar bağlamında ele alır. Bağlantıçılığın temel özellikleri; Bilginin dinamik yapısı, bağlantıların gücü, Ağların Önemi, öğrenmenin özerkliği ve dijital teknolojilerin rolü olarak kabul görmüştür.
Eğitimde Connectivism (Bağlantıçılık)anlayışı, öğrenme süreçlerini; Kendi kendine öğrenme,
işbirlikçi (kubaşık) öğrenme, teknoloji kullanımı şeklinde etkilemektedir.
Bu teori, geleneksel öğrenme modellerine bir alternatif sunarak, bireylerin bilgiye ulaşma ve onu kullanma becerilerini geliştirmelerine odaklanmaktadır. Özellikle hızla değişen bir dünyada, bireylerin bu becerileri geliştirmesi oldukça önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Konnektivizm (Bağlantıcılık), dijital çağın öğrenme haritasını çizen bir yaklaşımdır. Artık bilgi tek bir öğretmenin ağzından dökülen cümleler değil; dijital ağların, küresel etkileşimlerin ve çevrimiçi toplulukların içinde dolaşan dev bir veri akışıdır. Öğrencinin rolü ise bu akışa bağlanmak, doğru bağlantıları kurmak, bilgiyi takip edebilmektir. Kısacası konnektivizm (Bağlantıcılık), tüm dünyaya “Eski öğrenme anlayışıyla devam edemezsiniz” diyor. Bu, bir tercih değil: zorunluluktur.
Tam da bu noktada Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli sahneye çıkıyor. Programda dijital okuryazarlık var, medya okuryazarlığı var, öğrenci etkinliği vurgulanıyor; yani çağdaş görünen bir yüz mevcut. Ancak sorun çağın ruhuyla makyaj yapmak değil; çağın gerektirdiği paradigma değişimine gerçekten uyum sağlamaktır.
İşte ayrım burada ortaya çıkıyor. Konnektivizmin (Bağlantıcılık) kalbinde etkileşim, ağ kurma, dijital topluluklara katılma, bilgiyi çevrimiçi ortamlarda üretme ve paylaşma gibi çok temel özellikler vardır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ise hâlâ sınıf içi merkezi yapıyı esas alan, bilginin yukarıdan aşağıya aktığı daha tutucu bir yaklaşımı sürdürüyor. Öğrenciyi küresel dijital ağlara bağlayacak, onu çevrimiçi öğrenme topluluklarının parçası yapacak bir sistem henüz ortada yok.
Bir başka çelişki de ölçme-değerlendirme tarafında karşımıza çıkıyor. Konnektivizm (Bağlantıcılık) kolektif öğrenmeyi, ortak üretimi önemserken; mevcut model hâlâ öğrenciyi tek başına sınav salonuna hapseden klasik anlayışı sürdürüyor. Yani ruh hâlâ eski, bina ise yeni boyalı.
Konnektivizm (Bağlantıcılık) çağın zorunlu kıldığı yeni bir öğrenme düzeni dayatıyor; Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ise bu düzenle aynı masaya oturuyor gibi görünse de aslında farklı bir dil konuşuyor.
Evet, program konnektivizme(Bağlantıcılık) göz kırpıyor; ama gerektiği yerde elini uzatmıyor. Çağın hızına ayak uydurmak istiyorsak, öğrenciyi dijital ağların tam ortasına taşıyan daha cesur, daha radikal bir dönüşüme ihtiyaç vardır.
Yoksa sloganlarla çağ atlanmıyor; eğitimle atlanıyor.