Siyasi yorum ve tartışmaların toplumu çok yorduğuna inanan bir insanım. Bundan dolayı yazılarımda genellikle bu tür değerlendirmeler yapmamayı tercih ediyorum. Hatta zaman zaman, bizi yakından tanıyan dostlarımızın eleştirileri ile de karşılaşıyorum. Neden yazmıyorsun diyerek, bana gönül koyanlar da oluyor! Lise sıralarından beri yoğun bir fikir mücadelesi ve siyasi ortam mensubiyetinden geliyorum. Bunu bilen dostlarımızın eleştirilerini asla değersiz bulmuyorum ancak; herkesin bildiğini ve her gün tekrarlanan “siyasi tutum ve davranışları” yorumlamanın çokta bir faydasının olmadığını görüyorum. Bu bakımdan mümkün olduğunca bu konularda yazmamayı tercih ediyorum. Ama bazense öyle gelişmeler oluyor ki; yazmamak yazmaktan zor görülüyor!

Mesela Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Kanal İstanbul’un” finansmanı ile ilgili son açıklamasına, bir tarihçi ve eğitim bilimci olarak şaşırmadığımı söyleyemem! Bir siyasetçinin; Türk toplumunun yapısı ve dokusunu, sosyoloji ve psikolojisini bilmeden demeç vermesi bana göre “Sosyal bir cinayettir.”

Ne diyor Sayın Kılıçdaroğlu;Bütün dünyanın iklim krizinin yıkıcı etkileriyle mücadele içinde olduğu bir süreçte, “Kanal İstanbul” gibi ekosistem bütünlüğünü bozarak, doğaya geri dönüşü olmayan zararlar verecek bir projenin desteklenmesi, doğanın korunması ve iklim krizi ile mücadeleyle taban tabana zıt niteliktedir. “yatırımcılar bu projeyi desteklememelidir” Ülkenizdeki yatırımcılar, Kanal İstanbul gibi her yönüyle dünya iklimine karşı bir hareket olan bu projeyi desteklememelidir. Bu, ülkemiz ile birlikte dünyanın iklimine de dönülmez bir zarar verecektir. İstanbul’a ihanet, dünyaya ihanet anlamına gelir. “Kanal İstanbul Projesi’nin uygulanmasının önlenmesi için mücadele vermeye devam edeceğim.”

Siyasal iktidar mensuplarının, ülke yönetiminde ve dış politika alanlarında, hata üzerine hata yapıp, halkın dikkatini yeniden kendi politikaları lehine çevirmek zorluğu yaşarlarken; altıpasın içinde, adeta; hücum oyuncusuna verilen “al da at” pası gibi, iktidar mensuplarına bu açıklama ile şahane bir konuşma başlığı sunuluyor! Bu yapılan bütün doğru çalışmaları da bir anlamda değersiz hale getirebilecek inanılmaz bir hatadır.

Ben iktidara geldiğim zaman, milletimizin geleceği için bilimsel olarak yanlış bir uygulama olduğuna inandığım ve sonuçları itibarı ile birçok bedeli olacak Kanal İstanbul’un finansmanına katkı sağlayan; gerek ülkemiz içinden ve gerekse ülkemiz dışından şirketlerin alacaklarını tahsil etmelerini her türlü hukuki yolları zorlayarak geciktirip hatta engellemek bizim görevimiz olacaktır! Bunu bu ve benzeri şekilde anlatmak başkadır, büyükelçilere mektup yazarak onlardan adeta yardım isteyerek yapmak bambaşkadır! Sayın Kılıçdaroğlu’na bu konuşmayı hazırlayan danışmanları bir kere şunu çok iyi bilmelidirler ki; bu millet, haklı-haksız kendi işlerine dışarıdan başka milletlerin karışmasını ve de karıştırılmasını asla istemez! Buna dikkat etmeyenleri de cezalandırmaktan imtina da etmez! Kanal İstanbul ile ilgili tespitler ne kadar doğru ise; bu kanalın finansmanına katılabilecek yabancı şirketleri engellemek için, o şirketlerin ülkelerinin büyükelçilerinden kendi ülkelerinden gelecek yatırımcıların bu projeyi desteklememelerini istemek o derece yanlıştır. Bunun yolu bu değildir Sayın Kemal Kılıçdaroğlu! Ülke genelinde bazı umutların yeşermesine sebep olan gelişmeleri, tarih, sosyoloji ve psikoloji bilmeyen danışmanlarınızın hazırladığı anlamsız, hatalı, düşüncesiz açıklamalar ile baltalamaya ne hakkınız vardır ki!

Ayni benzer hatayı da Sayın Meral Akşener, Siirt’teki bir vatandaşın, söylenişi bakımından bir kışkırtma olduğu daha sonra da anlaşılan; “burası kürdistandır” çıkışı karşısında yeterli bir cevap verememekle yaptı. Ben olsam o anda, o kiralık şarlatana şu cevabı hemen ve hiç düşünmeden verirdim! “Sizin bu şekilde konuşmanıza yaptığı açılım hatası ile zemin hazırlayıp size cesaret veren iktidardan bunun hesabını ilk seçimde sormak için olanca gücümüz ile çalışıyor, sizi bu sözlerinizden dolayı protesto ediyorum”! Çünkü Sayın Akşener’in bu konulardaki samimiyetini ve vatanseverliğini biliyoruz. Bu kadar basitti cevap! Çokta takdir toplayacaktı! Ama olmadı. Unutmamak gerekir ki; seçime kadar bu ve benzeri kurgular ile çok karşılaşacak olan Sayın Akşener’in zihinsel hazırlık içinde olması gerekir!

Sayın Akşener’in cevap verme yetersizliği, aniden gelişen bir durum ile ilgiliydi ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Yabancı Ülke Büyükelçilerine” hitaben yazılmış yazısı akıl tutulmasıdır! Bizden söylemesi.

 Adama demezler mi ki; iktidara yürüdüğünü iddia eden bir partinin Genel Başkanı böyle mi konuşturulur, ey çokbilmiş danışmanlar!