Gündemde olan Mutlak butlan, bir işlem veya olayın gerçek dünyada gerçekleşmiş olsa bile taşıdığı şartlar gereği hukuken hiç gerçekleşmediğini ifade eder.
Şimdilerde çokça duyduğumuz bir terim. Öyle olunca da merak edilerek araştırılıyor.
Aslında ‘’Sayılı günler tükendi, yolun sonu görünüyor’’ türküsünün sözlerinde de ifade edildiği gibi artık son demleridir iktidarın. Ama DEM’lenince ne olur birlikte göreceğiz.
İnsanın, Televizyonda bazı liderlerin ezik görüntülerini izledikçe yerin dibine giresi geliyor. Meğerse yıllardır kukla gösterileri izlemiş ve ona göre karar vermişiz.
El kuklacısı, küçük bir sahnenin ardından iki eliyle kuklaları karşılıklı konuşturur, oynatır. İpli kuklada ise sahnenin üstünden iplerle kuklaları hareket ettirir.
Kuklacıyı gören yok, konuşanlar başkaları gibi görünse de ama konuşturan Kuklacı. Benzetme yapıyorum tabii ki. Ama Türkiye’nin siyasi hayatına benzemiyor mu?
Boşuna hedef koymamış Atatürk, tam bağımsız Türkiye diye… Şöyle demiş:
‘’Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.’’
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce ‘’Milletimiz tamam diyorsa bırakırız’’ demişti, şimdi de ‘’benim derdim aday olmak değil’’ diyor. Farklı kelimelerle aynı anlam ustalığı budur.
Devlet Bey de daha önce ‘’Ayrılamazsın, Türk Milletini yalnız bırakamazsın’’ diye seslenmişti. Şimdi de "Derdi, vatan-millet olan bir cumhurbaşkanının yolundan caymaya hakkı yoktur" dedi. Yani burada da aynı ustalık var.
Türk Milleti; samimiyeti, doğallığı ve candanlığı seven ve yürekten hisseden bir yapıya sahiptir. Bu yüzden İmamoğlu’nun mütevazı görüntüleri, çocuklarla, gençlerle hemhal olması, yaşlıların elini öpmesi vb. davranışlarının güçlü hitabet yapısıyla birleşmesi sebebiyle sürekli artan bir ilgiye mazhar olması kendisini hedef haline getirmiştir.
Peki, niye bu durum olmuştur, acaba erken adaylık açıklaması, Parti Genel Başkanı olmaması gibi tercihlerin bugünkü duruma etkisi nedir?
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4-5 Kasım 2023’te düzenlenen 38’inci Olağan Kurultayı ile 6 Nisan 2025’te gerçekleşen 21’inci Olağanüstü Kurultayının iptali talebiyle açılan davalar görüldü. Ankara 42’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada ihtiyati tedbir kararlarının reddine karar verilerek duruşma 30 Haziran’a ertelendi.
Kuklacı diye yukarıda tarif etmiştik. Aslında kuklacı her dönem her yerde var, talep olursa hevesli ve istekli oynatır, konuşturur, talep yoksa oynatmaya çalışır ama başarılı olamaz. Atatürk o kuklacıları def etmişti. O’ndan sonra hep oynattılar…
İşte o kuklacılar Ergenekon, Balyoz davalarıyla Türk Ordusu yıpratılırken hep aktif haldeydiler. Ne yazık ki, çok talep vardı ve görevlerini yaptılar. Ve millet izlemekle yetindi, bir kısmı sevinerek, bir kısmı umursamayarak, bir kısmı da tabii ki üzülerek ve çaresizce.
Şunu özellikle ifade edeyim ki, Kuklacılar çok değerli geleneksel meslek erbaplarıdır, burada teşbih yaptığım çok aşikâr sanırım.
Tasfiye edilen Atatürkçü Türk Silahlı Kuvvetleri’nden sonra sürecin hızlanması da beklenmeyen bir sonuç değildi. Sırada Türkiye’nin birinci partisi CHP var.
Bu gerçeğe rağmen hala kayıkçı kavgaları devam ediyor. Bu zamana kadar sanki tüm kongreler, kurultaylar da kurallar tam usulüne uygunmuş gibi havaya kimse girmesin. Diğer partilerdeki durum da hiç farklı değil.
Siyasi Parti Kanununun düzenlenmediği ve özellikle Başkanların sınırsız yetki alanının daraltılmadığı, siyasetin zenginleşme alanı olmaktan çıkmadığı, siyasilerin yüceltilmediği sürece ki imkânsız görülüyor, ahlaklı siyaset yapanların hiç şansları yoktur, olmayacaktır.
Peki, partiler tek başına bu ahlaki düzeni Siyasi Parti Kanununa rağmen kendi içinde tüzük ve yönetmelikle düzenleyebilirler mi? Cevabım çok net, ‘’Evet’’ düzenleyebilirler. Ama bunun için şiddetli bir istek, irade, hak gaspı varsa ve süreklilik arz ediyorsa isyan hakkını kullanan çoğunluğun baskısı olmalıdır. Olur mu, cevabım yine çok net ‘’Hayır.’’ Niye mi? Yeni bir anlayışın, milletin yaratılması lazım, ahlakın egemen olduğu bir ortama ihtiyaç var.
Haziranın Otuzunda veya sonrasında bence mutlak butlan çıkar, amaç son kalenin yıkılması veya zapt olunmasıdır. Bu yeni durumun parti içinde kişisel çıkar peşinde koşanlarca ayrıştırmaya sebep olması partinin zararına aksine kuklacının da yararına olacaktır.
Her ne olursa olsun Parti Programında ifade edilen ve hep tekrarlanan sözün gereği hiç değilse şimdi yapılmalıdır. ‘’CHP kişisel çıkarların değil toplumsal menfaatlerin partisidir’’ ilkesine uyulmalı ve dilerim ki içi dolu ama ilkesiz davranışlarla içi boşaltılan o güzelim sloganlar gibi olmaz…
Kurban Bayramınızı ve 15 Haziran Pazar günü kutlanacak olan Babalar Gününü babam Sefer Özgür’ ü özlemle anarak kutluyorum…