Ülkemizde atanmayan öğretmen sayısı neredeyse 55 ülkenin nüfusunu geçti. Eğitim Fakülteleri ve Fen-Edebiyat fakülteleri de göz önüne alınırsa yaklaşık 1 milyon atanmayan öğretmen olduğu tahmin edilmektedir. Buna rağmen, anlaşılmayacak bir şekilde Eğitim Fakültelerinin sayısı 14’den 92’ye çıkarıldı. Öğrenci sayısı ise 300 bine yaklaştı. Bu plansızlığın bedelini genç yaşta mezun olup atanamadığı için intihar eden onlarca öğretmen canları ile ödemektedirler. Atanmayan öğretmenlerin durumu Türkiye’de uzun süredir tartışılan önemli bir konu. Her yıl eğitim fakültelerinden binlerce mezun verilirken, devlet kadrolarına yapılan öğretmen atamaları bu mezunların tamamını kapsayacak seviyede değil. Bu durum, birçok öğretmenin atama beklemesine ve özel sektörde düşük ücretlerle çalışmasına neden oluyor
Her yıl yaklaşık 50-60 bin yeni öğretmen mezun oluyor, ancak kamuya yapılan atamalar bu sayının çok altında kalıyor. Örneğin, 2024 yılında MEB’in toplam öğretmen ihtiyacının 80 bin civarında olduğu belirtilirken, yapılan atamalar bunun çok altında. Atanmayan öğretmenler özel okullarda ve kurs merkezlerinde düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalıyor. Asgari ücretin bile altında maaş alan öğretmenler olduğu gibi, sigortasız çalıştırılanlar da var. Öğretmenler formasyon alarak farklı alanlarda (rehberlik, KPSS kursları, özel ders, içerik üreticiliği) çalışmaya yöneliyor. Bazı öğretmenler ise farklı meslek gruplarına geçiş yapıyor (örneğin, yazılım, pazarlama, kamu yönetimi gibi alanlara kayıyorlar).
Şurası kesinlikle unutulmamalıdır ki; bu gün dünyadaki kalkınmış ülkelerin temel özelliği şudur: Bu ülkelerde ekonomik ve sosyal refah yönünden en iyi donandırılmış insanlar öğretmenlerdir. Karşılığında ise öğretmenler o toplumu medeniyetin zirvesine taşımışlardır. Eğer aydınlıktan, refahtan, mutluluktan pay almak istiyorsak, bir an önce bütün öğretmen adaylarından özür dileyerek ve onların gözlerinden öperek onlara hizmet alanlarını açmamız gerekmektedir. Bunu ihmal eden toplumların Orda doğudaki durumunu hepimiz yakından takip ediyoruz.
Devletin sözleşmeli öğretmenlik sistemini artırarak kadrolu atamaları azaltması, istikrar bekleyen öğretmenler için dezavantaj oluşturmaktadır. Ücretli hâkim, ücretli doktor, ücretli mühendis olmuyorsa, ücretli öğretmen de olmamalıdır. Ancak emekli olan öğretmenlerin yerine yeni alımlar devam edecek, bu yüzden atama sayıları yıllara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Özel okullarda maaş düzenlemeleri ve sigorta zorunluluğu gibi iyileştirmeler yapılırsa, özel sektörde çalışma cazip hale gelebilir. Ancak bu alanı devlet tamamen özel okulların patronlarına terk etmiş durumda görülüyor.
Eğitim teknolojileri, özel ders platformları ve dijital eğitim içerikleri üretimi gibi alanlar öğretmenler için yeni iş imkânları sunabilir. İkili eğitim sistemi tamamen kaldırılırsa ve derslik başına düşen öğrenci sayısı azaltılırsa, öğretmen ihtiyacı artabilir. Yeni müfredat ve eğitim reformlarıyla birlikte bazı branşlara olan talep değişebilir. Ancak, bakanlığın; atanmayan öğretmen problemine kalıcı bir çözüm oluşturma gayreti henüz gözlenememektedir.
Atanmayan öğretmenlerin sorunu kısa vadede çözülmesi zor bir mesele. Ancak öğretmen ihtiyacının artması için sınıf mevcutlarının düşürülmesi, eğitim politikalarının revize edilmesi ve özel sektörde öğretmen haklarının iyileştirilmesi gibi adımlar atılırsa, gelecek daha umut verici olabilir. Diğer yandan, öğretmen adaylarının farklı mesleki alanlara yönelmeyi de düşünmesi gerekebilir.
En azından devlet 5 yıl Eğitim Fakültelerine öğrenci almayarak ve de, mevcut atanmayan beklemedeki öğretmenleri de, öğrenci sayılarına göre İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin emrine asgari ücretten ataması durumunda bu problem temelinden çözülmüş olacaktır. İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin emrinde asgari ücretle bekleyen öğretmenlerin okullara görevlendirme sırası gelince normal özlük hakları ile görevlerine başlatılmış olacaklardır. Böylece 5 yıl için uygulanacak bu ara program ile hem yüzbinlerce mutsuz öğretmen yeniden hayata dönecek ve hem de eğitim-öğretim faaliyetleri yeni bir dinamizm kazanacaktır.
Neredesiniz eğitim sendikaları, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, bu iş için biraz kafa yormayacak mısınız? Öğretmen; uçurumun tepesinde yürüyen bir insanın elindeki kandil gibidir. O kandil sönerse, onun ışığı ile yürüyen insan uçuruma yuvarlanır, hiç düşünmeyecek misiniz?
Öğretmenlik ışığı sönerse, hepimiz tehlikedeyiz unutmayalım.